Tanrı Ormanı'ndaki mutlu anıları hâlâ taze sayılırdı.
Zaman akıp gidiyordu belki ama hafızası canlıydı. Ona güzel anıları sunuyordu her defasında. Fakat içinde bulunduğu son bir gün, o güzel anıları bir hüzün sebebi olarak görmesini sağlıyordu. Zihni canını yakmak ister gibi davranıyor ve Mhyris, onu susturma gücünü kendisinde bulamıyordu. Çünkü Daemon'un tekrar çekip gitmesini kabullenmeye çalışıyordu.
Mhyris, Tanrı Ormanı'nı küçükken daha çok severdi. Koruyucu şövalyesi Daemon'un ona burada dolaşırken anlattığı hikayeleri hâlâ hatırlıyordu. Prens'in ettiği en ufak iltifat yüzünü kıpkırmızı eder, Mhyris'in utangaç yanını ortaya çıkartırdı. O yaşlarda, kendisine kahkaha atma sebebi veren Prens'i özlüyordu. Kutlamalarda her zaman karşısında oturan kişi Daemon olurdu. Kızı sinirlendirmeyi sever, tabağındaki güvercin etini kullanarak aralarında bir yemek savaşı başlatır ve suçu da her zaman üstlenirdi. Kral Viserys'in katı kuralını henüz ortaya atmadan öncesiydi tüm güzel anıları.
Ya da genç bir kız olmadan önceydi.
Mhyris'in aklı karışıktı.
Daemon'un onunla evlenmek için Viserys ile ilk ne zaman kavga ettiğini tam olarak bilmiyordu. Bu olay bir süre sır olarak aralarında kalmıştı. Daemon'un en öfkeli hallerine ilk o zamanlar tanık olmaya başlamıştı Mhyris. Turnuvada kan gölüne çevirdiği meydanı, toprağa bulanmış zırhını ve kan damlayan kılıcını hatırlıyordu. Daemon'un hiddet dolu yanını görmek, o yaştaki Mhyris için korkutucu olması gerekirdi ama öyle olmadı. Mhyris'in gözünde Prens her zaman onun koruyucusu olarak kaldı.
Kral onu Prens'in yanından ayırdı ama merak etmesini engelleyemedi. Daemon avluda gezen ve uzaktan görebildiği birine dönüştü ama yine de Mhyris'i gizlice ziyaret etmeye ve ona Caraxes'i anlatmaya devam etti. Leydi, büyüdü. Daemon'u her geçen sene daha farklı biçimde sevdi. Bir kadın oldu, Daemon'u arzuladı. Tanrı Ormanı'ndaki sohbet arkadaşı koruyucusuna, koruyucusu bir dosta ve dostu da en sonunda tutkunu olan aşığına dönüşmüştü.
Mhyris onu istiyordu.
Ama Daemon onu terk ediyordu.
Yürek Ağacı'nın altında annesinin kitabını okuyan Mhyris, Gölge Topraklar bölümünde takılı kalmıştı. Karanlığa gömülmüş Asshai hakkında ürpertici bir hikayeyi okuyordu son iki gündür. Essos'un en uç noktasında olan bu gizemli şehir rüyalarında var oluyordu.
Mhyris, dün gece kendisini Asshai topraklarının ortasında bulduğu bir düş görmüştü. Bir sarayın önünde duruyordu. Ölülere ev sahipliği yapan sarayda onu izleyen binlerce göz vardı. Büyük bir gölge, heybetli bir ejderha gibi yükseliyor ve genç kadının üzerine çökerek onu hapsediyordu karanlığa. Mhyris'in yoktan var olan ateşi yoktu. Işığı, suyu ve havayı bulamıyordu. Ölüyordu. Onu tepeden izleyen kızıl bir kadın olduğunu görmüştü en son. Mhyris'in ter içinde uyandığı rüyası, odasının bir köşesinde onu izleyen pelerinli gölge ile devam etmiş ancak ikinci rüyasından da uyanarak gerçek dünyasına dönüş yapmıştı. Düş, onun karanlık toprağa çekilmesi ve o toprakta boğulması ile ilgiliydi. Mhyris bu yüzden uyanır uyanmaz bir sürahi suyu bitirmiş ve yatağında sabah kadar oturup sayıklamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...