Kral'ın Toprakları üzerine çökmek üzere olan ağır bir gece vardı. Bu güneşin batışı ve ayın doğup, halkı hayallere daldıran yıldız tanelerini karanlık gökyüzüne serpmesi demek değildi.
Gece, bir kardeşin öfke ile dolu kalbinin ve sabırsız hevesinin bir yansımasıydı. Haddinden fazla bir süredir beklemişti. Artık ona ait olanları alması gerekiyordu.
Prens Daemon'un ayak sesleri sarayın içinde yankılanıyor, git gide Kral Viserys'e doğru yaklaşıyordu. Altın Pelerini ardından onu takip ediyordu. Elinde tuttuğu miğferi, çoğu gecelerin aksine temizdi. Düşünceli zihni, son birkaç gündür onu meşgul ediyordu. Mhyris'i izliyordu. Odasının bir köşesinde oturup onu uyurken izlemek, Daemon'a çırpındığı ve henüz çıkamadığı o bataklığı daha çok düşündürüyordu. O bir Prens idi. Kral'ın tek erkek kardeşi, tek varisi ve kılıcını kullanmaktan çekinmeyen tek Targaryen'di. Ama kibirli bir Lord ona saygı duymadığını açıkça gösteriyor, her konseyde onun aleyhine fikir beyan ediyordu.
Otto Hightower, Kral'ın Eli olabilirdi ama dili olması gerektiğinden fazla uzundu. Kral'a yaptığı varis baskısı bir yana Daemon'un Altın Pelerinliler Ordusu'nun başından alınmasını ve bir an önce Runestone'a geri gönderilmesini öneriyordu her konseyde. Fakat bu kez zehirli oklarını Mhyris'in üzerine çevirmişti. Her bir ok, Daemon'u daha kolay yıkmak ve Westeros'tan uzak tutmak için atılıyordu Kral'ın aklına. Viserys ise isabet ettirmesi kolay bir hedefti. Daemon onun için bir kalkan olmak zorundaydı ama sevgili abisinin bu fedakârlığı anlamasını beklemiyordu.
Büyük Salon'un kapısı ağır bir şekilde açıldı. Tahtında oturan Kral Viserys I, içeriye giren kardeşini kızgın bakışı ile izliyordu. Tahtın hemen yanında Otto Hightower vardı, gölgeli bir köşede duruyordu ve yüzündeki hoşnutsuz ifadesi, Daemon'un ortaya çıkışı ile belirgin bir hal almıştı. Lord Kumandan ise Daemon ve Kral Viserys'in arasına bir duvar gibi dikilmiş, belindeki kılıcını çekmeye hazır tutuyordu. Üçe karşı birdi. Daemon tüm bu gösteriyi bekliyordu elbette. Abisinin onu çağırdığı haberini alınca, Otto tarafından düzenlenen bir gösteriyi kolayca tahmin etmişti. Yürüdü. Büyük Salon'un uzun ve yankılı yolunu nihayet bitirip Demir Taht'ın karşısında durdu. Tavandaki avizenin ateşi titriyor, belirsiz bir esinti Targaryen hanesinin siyah bayrağını dalgalandırıyordu.
"Beni görmek istediğini duydum abi." diyerek ciddi bakışlarını Kral'ın Eli ile Lord Kumandan arasında gezdiren Daemon, duyacağı şeyleri biliyordu aslında.
Kral sordu. "Bir oğlumun olmaması seni eğlendiriyor mu, Daemon?"
Daemon bakışlarını, Otto Hightower'ı baştan aşağıya süzmek için kullandı. Daha bu sabah onun muhbirlerinden birini bulmuş ve İpek Caddesi'nde sıkıştırıp boğazını kesmişti. Fakat anlaşılan o ki, Daemon onu bulmadan önce muhbir işini son kez yapmıştı.
"Bu soruyu, yalancı fahişelerinden aldığı haberlerle karşına çıkma cüreti gösteren El'ine sorman gerekmez mi?"
"Majesteleri!" diye bağırdı, Viserys. "Benimle konuşurken Majesteleri diye hitap edeceksin. Yoksa saygısız dilini Lord Kumandan'a kestiririm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
Fiksi PenggemarKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...