"Tanrı Ormanı'na ilk varan, akşam yemeğinde, kaybedenin tatlısını da yer."
"Anlaştık!" dedi Maerys.
Eğer hava yeterince güneşliyse ve anneleri onlara tek başlarına oyun oynamaları için izin verdiyse, Luke ve Erys'e göre yaramazlık yapmak bir kural sayılırdı.
Uslu görünüp uslu olmamak onlar için en uygun tabirdi.
Tatlı suratları, utangaç hâlleri ve söz dinlemeleri ile bilinen çocuk prensler; yalnız başlarına kalınca ağabeylerinden daha haylaz, hatta daha kurnaz olabiliyorlardı. Ama bu yalnızca ikisi bir arada ise kesin geçerli sayılan bir husustu. Sanki birbirlerinden güç alıyorlardı. Biri ne yaparsa, diğeri desteklerdi. Ya da birinin başı fena halde belaya bulaştıysa, diğeri mutlaka korurdu.
Lucerys ve Maerys, kuzenlerdi.
Fakat kardeş gibi büyümüşlerdi.
Dış görünüşleri birbirlerinden ne kadar farklı ise ruhları ve huyları da bir o kadar aynıydı. Eksik olan yönleri birbirini tamamlardı. Luke onunla alay eden Aegon'dan paçayı kurtaramaz, Maerys ise onlardan küçük olmasına rağmen her zaman Aegon'u savuşturmayı başarırdı ve kendisiyle alay ettirmezdi. Ancak Maerys'in de güçlü bir erkek olmak ile ilgili sorunları vardı. Herkesin içinde talime katılıp vahşi bir genç olan ağabeyi Daerys'in yanında çok ödlek görünmekten endişelenirdi. Lucerys burada devreye girerdi ve iki yakın dost, gizlice, şövalye olma hayallerine ilerlemek için beraber kılıç tutma alıştırması yaparlardı.
Koşmaya başladıklarında, kaledeki gündelik işleyişe darbe vurmaktan geri durmayacak gibilerdi. Lucerys koşarken zikzaklar çiziyor, Maerys ondan küçük olmasına rağmen çok daha hızlı koşuyordu. Kızıl Kale'nin koridorlarında kahkahaları yankı buldu. Ellerinde çarşaf taşıyan iki hizmetçi kadın, etraflarında dönen prenslerden kurtulmak için çabuk ilerlemeye çalışmışlardı ama Prens Lucerys onlardan birinin eteğine takılıp tökezleyince, hizmetçinin de dengesi bozulmuştu. "Özür dilerim, bilerek olmadı!" diye bağırdığı iki hizmetçinin de çarşaflarla beraber yere düştüğünü göremeyen Lucerys onu neredeyse geçmiş olan Maerys ile burun buruna bir yarışa tutuldu ve iki kuzen taş duvarlara ya da ne kadar heykel varsa hepsine çarpıp durarak koşmaya devam ettiler. İki prensi uyaran muhafızların sesleri, Maerys'in "Sizi duymuyorum!" diye yanıt vermesinin ardında kaybolup uzaklaşmıştı. Onları gören septalar azarlarmış gibi uyarıyor, prenslere ise sözleri geçmiyordu. Hatta Prens Maerys, tıpkı annesinin küçüklükte yaptığı gibi, bir septaya dil çıkartıp onu kızdırmıştı. "Yediler bizi almak istiyor!" şeklinde septaları daha da çok kızdıracak bir laf eden Maerys, haylazca gülerek sarmal merdiveni Lucerys'in peşinden iniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...