Gümüş saçlı prensesin gün boyunca yaptığı tek şey, geminin altında hırçın dalgaları ile köpüren denizi izlemek olmuştu. Rüzgar ondan yana değildi.
Targaryen bayraklı kraliyet gemisi ile Driftmark'a doğru yaptıkları yolculuk boyunca sessiz kalmış ve babasından uzak durmuştu. Yüzündeki soğukluk çok şey ifade ediyordu. Belki hüzün, belki de öfkeydi. Ya da Prenses birini düşünüyordu. Doğrusu buydu aslında ve Rhaenyra'nın tek düşündüğü bir daha Harwin Strong'u göremeyecek oluşuydu. Fakat Prenses kalbinde yatan asıl gerçeği kimseye söylemezdi. Omuzlarına ağır bir yük olup çöken ve dibe batması için uğraşan varisliği yüzünden kendi hayatı olmayacaktı sanki. Hanedanlığa adanmış bir ömür.
Rhaenyra hep düşünüyordu.
Kurtuluşa erişmek ise puslu bir yolun sonunda, ondan gizleniyor diye ümit etmekten başka bir çare bulamıyordu.
Gemi seyahatinin sonuna kadar hasta hissettiği için bir köşede oturmuştu Kral Viserys. Önüne konulan kovaya kusup, denizin üzerinde olmaktan ne kadar memnuniyet duymadığını ona eşlik eden yeni Kral Eli Lord Lyonel Strong'a açıkça söylüyordu. Hastaydı Viserys. Rengi solmuş, alnında boncuk boncuk ter damlaları belirmişti. Bezi ile alnındaki ıslaklığı alıp, bir yandan da bulanan midesi yüzünden zorluk yaşıyordu. Geminin orta yerindeki rahat gözüken koltuğunda otururken, kızındaki sessizliğe dayanabilmek zordu ama çok uzun sürmez diye ümit ediyordu. Mutlaka çenesindeki kilidi çözmek adına ortaya bir yem atıp Rhaenyra'yı konuşturmayı başarırdı. En azından kızı ona biraz daha yakın dursaydı, Kral bir şekilde buzları eritebilirdi. Fakat kızı ketum ifadesi ile geminin köşesinde durmuş, muhafızı Sör Criston Cole ile beraber denizi izliyordu. Liman görünene kadar da sadece bunu yapmıştı.
Deniz yolu boyunca Kral Viserys'i görmezlikten gelen Rhaenyra, babası ile birlikte limana inip Driftmark'ın güneşli gününe ilk adımını atmıştı bir süre önce. Deniz Yılanı'nın yuvasına doğru dar bir at arabasının içinde yan yana yolculuk eden baba kız için yeni bir sayfa açılıyordu. Rhaenyra oturup dışarıyı izlemeyi tercih etmişti, sessiz ve duygusuzdu. Kral Viserys ise gemi yolculuğundan sonra bir de sarsıntılı at arabasına katlanamıyordu. Gözleri Rhaenyra'yı izliyordu. Aralarında ışık olan küçük mum bile Rhaenyra'dan daha çok ilgiliydi Viserys'e karşı. Kral elindeki mendille ağzını kapatıp sert bir refleks ile öksürürken, Rhaenyra ona sadece göz ucuyla bakmıştı.
Velaryon hanesinin kalesi adanın en tepesinde ihtişamlı hâliyle yükseliyor, Driftmark'ın uçsuz bucaksız denizini izliyordu. Güneşin parlaklığı kalenin tepesine vurmuştu. Targaryen bayrağı taşıyan atlı muhafızlar kalenin giriş kapısı önünde durdular. Kral'ı ve kızı Prenses Rhaenyra'yı taşıyan at arabası da öyle. Yedi Krallık'ın lideri ayağına kadar geldiyse, herkes gösterişli bir karşılama görmeyi umardı. Ancak Driftmark Lordu, namı diğer Deniz Yılanı Corlys Velaryon bunu tercih etmemişti. Kale kapıları açıldığında, Kral Viserys'i kimse karşılamadı. Bu bir hakaret miydi yoksa zamanında kesilip atılan iplerin bir sonucu mu olmuştu? Stepstones savaşı yüzünden Corlys Velaryon ve Viserys Targaryen yeterince karşı karşıya gelmişti. Bir de yıllar önce kızı Laena Velaryon ile evlilik yapması için Kral'a götürdüğü teklif reddedilen Lord Corlys, denizin tüm kuvvetini elinde tutmasına karşı kendisine güveniyordu ve Viserys ile aralarına küslüğün girmesine engel olmadı. Fakat Lord Corlys, Daemon Targaryen'i dinliyordu. Driftmark ziyaretinin amacını, Prens Daemon günler önce kuzgun ile yolladığı bir mektupta Deniz Yılanı'na açıklamıştı. Ondan doğru bir karar vermesini de kendi üslûbu ile rica etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...