Rhaenyra Targaryen, son yıllarında, çıkış yolu bulamadığı umutsuzluk ve endişe duygularına yenik düşmüştü. Her yeni gün doğduğunda ya da her gün batımı ona bir kasvet olduğunda kendisini düşünürken bulurdu.
Kim olduğunu sorduğu çok olmuştu.
Babası ona tüm diyarın yükünü layık gördüğünde, altında ezileceğine öyle emin hissetmişti ki prenses, ölümünü muhtemelen Demir Taht'ın uğrunda karşılayacağına inanıyordu. Kraliçe olmak istiyordu. Tıpkı ataları Visenya ile Rhaenys gibi diyara adalet getiren, ailesini güçlendiren ve huzuru, barış ile sağlayan hükümdarlardan olmayı düşlüyordu. Yapabilir miydi? Zihnini ele geçiren tereddüt hissi onu öylesine sıkı tutuyordu ki, Rhaenyra Targaryen bazen bir köşede ağlarken buluyordu kendisini. Mhyris kadar güçlü değildi. Kız kardeşi eğer isterse tüm diyardaki her erkeğe diz çöktürebilecek bir güce sahipti. Mutlak korku yaydığı gibi bir güvence veriyor, dostlarına sükunetli bir yaşam armağan etmek için yaşıyor ve bunun uğruna savaşıyordu. Babası neden Mhyris'i vâris ilan etmiyordu? Sebebi Rhaenyra'ya inanıyor olması mıydı yoksa Mhyris'e karşı duyduğu korku hâlâ taze miydi? Peki ya Mhyris neden yapabilecekken Demir Taht'ın mutlak vârisi olmaktan çekiniyordu?
Kız kardeşinin varlığı ona her zaman eski tanrıların en cömert armağanı olmuştu. Onlar da tıpkı Visenya ile Rhaenys'in yaptığı gibi beraber Demir Taht'ın sahibi olamazlar mıydı? Bir Aegon olmadan, başlarında bir kral olmadan iki kadın olarak yapamazlar mıydı? Onlara bakacak nefret dolu gözleri hayal etmişti. Kıskanç lordlar seslerini yükseltecek, onları devirmek isteyeceklerdi. Sadece vâris iken bile Rhaenyra'nın üzerinde hissettiği baskı bazen katlanılamayacak kadar yoğun olurdu. Ama baş etmeyi öğrenmişti ve artık bir kraliçe olmanın ona ne verip vermeyeceğini biliyordu. Hatırlıyordu lakin unutan olursa onlara da keyifle hatırlatacaktı.
Diyar ona yemin etmişti.
Prenses Rhaenyra, vâris ilan edildiği günü anımsayınca tuhaf bir ürperti ile dolardı. Ancak hâlâ dünü gibiydi. Tüm o adamlar, toprak sahipleri, din insanları ve yöneticiler karşısında diz çökmüştü. Demir Taht ona verilmişti. Yeminini unutanları diyar unutmazdı.
İlk oğlu Jacaerys doğduğunda, hayatı bir daha geri dönemeyeceği biçimde değişmişti. Bu değişimin tamamını iyi olarak görmek aptallık olurdu. Hayal dahi etmediği bir annelik duygusunu tadınca, korkuyu da gerçek anlamıyla öğrenmişti. Sonra ikinci oğlu Lucerys geldi, Prenses Rhaenyra belki de anne olarak duyabileceği en büyük cesareti ve en büyük endişeyi kalbinde taşıdı. Oğulları için ölebilirdi, öldürürdü de. Hayatında en çok annesini seveceğini ve onun için gözlerinin kararacağını düşünürdü ama çocukları geldiğinde, Aemma'nın kaybını nasıl atlattığını da anlamıştı. Fakat asıl öğrendiği annesi idi. Daha çok gençken, annesinin onu en fazla ne kadar sevebileceğine dair bir merakı vardı. Erkek bir vâris için mi kızını geride bırakmıştı? Prenses Rhaenyra, anne olduğunda, sorunun bir vâris olmadığını öğrenmişti. Onun tek sebebi bir zaaftı. Bir kere bebeğini kucağına aldığında, bir daha eski hür fikirlerine dönmekte zorlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...