Alicent Hightower, kapana kısılmış bir fareden farksız hissediyordu.
Nefes almak isteyen çırpınışlarının onu kapıldığı su birikintisinden hiç bir zaman kurtarmayacak aciz bir isyan ya da çaba olduğunu düşünen aklı, genç kızı her geçen gün babası Otto Hightower'ın kuklası olmanın karşı konulmaz zorunluluğuna iter ve onu zavallı bir leydinin ötesine götüremezdi. Annesi öldüğünden beri üzgündü. Çocuktu daha. Güzel olduğunu ona söyleyen her kim ise utangaç bir tebessüm eder ama tek başına kaldığında ürkerdi. Bakışlar onu göz önünde tutuyordu. Herkes ona baktığında ise Leydi Alicent'ın bazı korkuları ortaya çıkardı.
Yetersizlik gibi.
Çoğu zaman aynadaki yansımasına bakmaya tahammül edemiyordu ve ne zaman eksikliği kalbine ağır bir taş gibi otursa, ince parmaklarında kanayan yaralar oluştururdu. Kızıl Leydi lakaplı Mhyris Silverarmor'a her denk gelişinde, Alicent acizliğin serin sularında bulurdu zihnini. O güçlü bir görevde bulunan babaya, soylu bir haneye ve itibara sahipti. Mhyris'in ise anne ve babası artık yoktu. Kral Viserys Targaryen onu evlatlık almış olsa bile Kızıl Leydi yapayalnızdı aslında. Ne maddi bir güvencesi vardı, ne sığınabileceği bir hanesi. Böyle bakıldığında ikisi arasında Leydi Alicent daha şanslı gibi görünüyordu.
Fakat gerçek çok başkaydı.
Alicent Hightower, Kral Eli'nin tek kızıydı. Menzil bölgesindeki güçlü ailesi ona güvence sağlıyordu ama o Mhyris Silverarmor ile yan yana geldiğinde, Kızıl Leydi gibi olmayı hayal ederdi. Çünkü Leydi Mhyris, prensesin kız kardeşi gibiydi, Leydi Alicent ise Rhaenyra'nın sadece bir arkadaşıydı. Mhyris'in ölen babası bir kahramandı, yıllar sonra dahi onun hakkında konuşurken herkes saygı ifadesi kullanırdı. Alicent'ın babası ise şaibeli yolları olan bir adamdı, bazıları ona ortak olurdu bazıları da düşman. Ancak kimse Otto Hightower'ı sevmezdi. Alicent güzeldi, Mhyris ise büyüleyici. Kızıl Leydi'nin aşığı Daemon Targaryen idi. Leydi Alicent'ın bir aşığı olması bile düşünülemezdi.
Genç kız bu karşılaştırmalara öyle kafayı takmıştı ki, bazılarını kendi aklından yaptığını göz ardı ederdi. Mhyris ile kıyaslardı kendini. Onda olanları ister, gizlilikle kıskanırdı. Rhaenyra'nın Mhyris'i dinlemesine gizlice sinirlenir, onları ayrı tutup Rhaenyra'yı kendi tarafına çekmek için prensesin yanından ayrılmazdı ama içten içe, ona her zaman soğuk tarafını gösteren Mhyris'den de bir arkadaşlık adımı beklerdi. O adım görülmezse, Leydi Alicent'ın zayıf tarafı yeniden kızı ele geçirirdi ve babasının, Kızıl Leydi'yi evlendirip kaleden bir an önce gönderme planlarını dikkatle dinlerdi.
Leydi Alicent'ın böyle olmasını tek bir sebebe bağlamak gerekseydi bu yine Otto Hightower olurdu. Babası tarafından ona anlatılan düşmanca sözlere, zehirli tohum gibi kalbine ekilen hasete ve gözde olma isteği ile dolan çocuksu zihnine kapılırdı. Mhyris Silverarmor'dan daha güçlü olmak isterdi, güzel ve bir prensin aşkına layık olacak kadar özel. Bir ara, Prens Daemon'a ilgi duymanın süslü dünyasına kapıldığı kısa bir dönemi olmuştu. Her genç kız onu severdi. Alicent da duyguları fazla karışık olan genç bir kızdı. Daemon Targaryen'in turnuvada ondan bir çiçek tacı istemesi de kapıldığı bu duruma katkı sağlamıştı. Neyse ki çabuk atlattığı bir dönemdi. Mhyris ile kafayı bozmuş Daemon'u kolay bir nefretle zihninden kovmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...