Önünde duran muma bakıyordu.
Odaklanmıştı.
Fitili henüz ateşle tanışmamış olan mum, gümüş bir mumluğun içinde duruyor ve Leydi Mhyris'in onu bir kibrit kullanmadan yakması adına çaresizce bekliyordu.
"Pekâlâ..." diyerek söylendi Mhyris. Sandalyesine yaslanmayı bıraktı ve kollarını masaya koydu. Kehribarın ateş parlaklığı ile buluştuğu gözleri önündeki mumu yakmak için hazır hissediyordu. Sanki varlığından bir kez daha emin olmak istermiş gibi mumu düzeltti ve derin nefes aldı.
"Bir adamı yaktın." Fısıldıyordu.
Daha iki gece önce karşısında onun merhametini dileyen suçluya karşı ne kadar acımasız davrandığını net şekilde hatırlıyordu. Daemon'un ne kadar ikna edici olduğu geçerli bir sebep sayılabilirdi ayrıca. Mhyris'i o teşvik etmişti. Ama Kızıl Leydi'ye de pişmanlık uğramıyordu. Henüz.
"Bu sadece ufacık bir mum, kızım. Farkında olmadan defalarca kez bu mumları yakmıştın."
Hepsinde bilinçsiz olurdu. Hislerini takip ederek kapıldığı öfke, ondaki ateşi somutlaştırırdı. Ama bu sefer bilerek yapmak istiyordu. Bir mum yakıp kendisine güvenecekti. Elini, yüzeyi yağlı mumun üzerine getirdi ve yeniden odaklandı. Kıvılcımdan meydana gelecek o parlamayı, aklı bir ejderhanın boğazı kadar sıcak olana kadar düşündü. Zordu. Başı ağrımaya bile başlamıştı. Ateşten ufak bir parça istiyordu sadece ve almalıydı. Yanında Daemon varken kolayca ortaya çıkan gücü, yalnız olduğunda da bilinçli halde onunla vakit geçirmeliydi.
Yoksa tetikleyecisi prens miydi?
Daemon'un ona öfkeyi kolaylıkla ve zevkle armağan ettiğini bilen Kızıl Leydi, bu duygu dışında ellerindeki ateşi bulacağı başka bir duygu daha aramalıydı.
Mutluluk!
"İşe yaramıyor bile." dedi, kendi kendine. Mutlu olduğu anlarda hiç etrafında yaktığı bir yer olmamıştı.
Hüzün!
"Bazen, yani belki." Düşündü. İki ay önce, Kraliçe Aemma öldüğünde ne olduğunu anlayamadığı bir duygu onu ele geçirmiş ve uyku uyumanın hayalini bile kuramadığı ağlamaklı gecelerinde, odasındaki mumların birkaçını istemeden aydınlatmıştı. Üzülmeyi düşünebilirdi. Ona hüzün duygusunu verebilecek çok sayıda anısı vardı. Anne ve babasının ani ölümü, yalnız hissetmesi, aşkından kalbimin ağrıması...Ama yapamadı.
Son birkaç gündür çok mutluydu.
Ağlamayı unutmuştu.
Rhaenyra'nın yavaş yavaş eskiye dönmesi ve annesinin ölümünden sıyrılmaya başlaması, Mhyris için hüzne ara vermeyi sağlamıştı. Ama dürüst olmalıydı. Mutlu olmasının asıl nedeni, Daemon'un onu gizlice kaleden çıkartması olmuştu. Önce küçük konseyi dinledikleri, sonra da Mhyris'in bir suçluyu yakmasını sağladığı gecenin sonu; şehri gezip eğlenmek ile geçmişti. Ve Mhyris'in ilk kez kentin gerçek yüzüne şahit olduğu zamandı. Daemon'un elini tutup onca kirli sokağı keşfetmenin büyüsü inanılmazdı. Kızıl Leydi o gün gerçekten özgürdü. Daemon'la birlikte, kale duvarlarının dışında, iki özgür insana dönüşmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...