Rhoynar kültürüne sahip güneyli çöl adamlarının meşhur bir sözü vardır;
Ateş gökten geldiğinde toprağa sığınır, kanı bulamasın diye gölge oluruz. Ama yanan toprak ise, sönsün diye kanımızı akıtır ve ateşi sularız.
Dorne toprakları, diyarda alevlenen iç savaşın odağında değildi fakat mühim bir piyondu. Beklenmedik bir güç, tek taraflı bir kuvvet ve siyahların güneyi ateş ve kana bulaması adına gereklilik duyulan değerli bir müttefikti.
Bazıları için düşmanlıklar sonsuzdu.
Dökülen kan, soğumayan bir ateşti.
Ejderhalara diz çökmeyen tek toprak parçası olan Dorne, yalnızca kral için sorun olmamıştı hiçbir zaman. Diyar, orayı bir kâbus olarak görürdü. Tarih onları haklı çıkartacak olaylarla dolu, sınırdaki haneler onlara karşı nefret duyma hakkını edindikleri sayısız acı ve hikâyeye sahipti. Fakat suçlu olanı düşünmek bir yanıt vermiyordu. Yedi Krallık'ın asla tam olarak yedi bölgeyi kapsamamasını sağlayan Dorne evleri suçlu oldukları olaylara karşı, mağdur sayıldıkları olaylarında kahramanıydı bir bakıma. Bilinen tek şey ise, gerçek kötünün kim olduğunun bilinmemesi idi.
Boyun eğmemek bir suç muydu?
Eğer öyleyse, Dorne toprakları diyarın en azılı suçluları sayılırdı.
Rhoynarlı Prenses Nymeria'nın kadim soyundan gelen Martell hanesi, suçlu ilan edilmekten bıkmış değildi ancak saygınlık istiyordu. Onca güce ve asil soylarına rağmen, diyarın kalanı için aşağı düşman olmaktan ziyade onları ele geçirmiş maskeli bir dost olmakla ilgileniyorlardı. Prens Qoren Martell'i Kızıl Prenses ile müttefik olmaya iten ikinci sebep buydu, saygınlık. Sebebin ilki ise kadının kendisiydi. Aklı zekice çalışan her adamın Mhyris Targaryen ile ortaklık etmesinin gerektiğine dair gerçek bir kanıya varan Dorne Prensi, üstadlarına, bu anlaşmalarının ateş ve kum yemini ismiyle tarih kitaplarına kaydedilmesini emretmişti.
İsmin mimarları, kızı ve damadı idi.
Tüm diyarı hayrete düşüren evliliğin yankıları, Westeros'u savaştan sonra en çok meşgul eden husustu. Martell hanesinin siyahları tercih etmesi hem endişe vericiydi, hem de lordlar epey şaşırmıştı. Ejderhanın büyük düşmanı bu savaşı sadece seyreder sanmışlardı ama Prens Qoren Martell seyretmekle ilgilenmediğini, vâris kızı Aliandra'yı bir ejderha lorduna gelin vererek çok açıkça duyurmuştu. Dul Kraliçe adına ahlâksız bir iddia ortaya atmış ve Kral Aegon için Demir Taht'daki çocuk diye bir tabir kullanmıştı. Dorne Prensi bir mesaj yollamışsa diyara, düşmanların bile kulakları açılırdı. Şimdi, herkesin dilinde Dorne vardı.
Siyah sancak tutan çöl adamları.
Kötü ve daha kötü yönüyle.
Sadece kötü olan, Dorne'un siyahlar adına savaşa girmiş olmasıydı ve en yakın komşu haneler diken üstünde bekliyorlarlardı. En kötü düşünceleri ise; Siyah Kraliçe bu savaşı kazanacak olursa, Martell hanesi başkente ayak basmaya cesaret bulabilirdi. Bu fikir yeşil taraftaki herkesi kamçılıyordu. Artık sadece bir taht meselesi değildi, Dorne'lu düşmanları kabul etmemek için verilecek bir savaşa tutuşmaktan kaçamazlardı. Galip olmak herkesin hayaliydi. Ancak gerçek zaferler bir korkuyla değil, kazanmayı bilenlerin güçlü tutkularıyla gelirdi savaşçılara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...