the targaryen | mercy of the old gods

406 36 141
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Başkentin pis kokusu ve kargaşası geride kalmıştı bir süredir. Ağaçlar ve sahip oldukları yeşil yapraklar, rüzgârın dans teklifini kabul etmiş gibi ahenkle sallanıyordu. Uğultusu şarkıydı. Kızıl bir cadıya ve ailesine ithafen, ormandaki ruhlar selamını vermek için fısıltılar ve ıslıklardan oluşan melodileri duyuruyordu her bebek kahkahasında.

Gümüş prens güldükçe ormandaki şarkı yükseliyordu. Annesinin ona söylediği ninniden başka bir şey ise umurunda değildi aslında. Diyarın en büyüleyici yüzüne bakmaktaydı. Annesinin kollarında, ellerini kızıl saç tutamlarına dolamış bir şekilde izliyor ve dinliyordu.

Mhyris'in sesi diyarın ötesindendi.

Valyria dilinde söylemekteydi.

Mest ediyordu küçük oğlunu.

"Yüzmüş Asshai'deki şu nehirde,
akıntıya karşı durmuş cesaretle.
Bulmuş dost olacak zümrüt gözleri,
kavuşmuş kanatlarına özgürce.
Yeterince karanlık gözükse bile,
ateşi aydınlatacaktır yolu prense."

Güneş bulutların arkasında uykuya dalmıştı. Kuşlar dallarda yaptıkları yuvalarında dinleniyordu ve otları kalkan etmiş tavşanlar, göl kıyısına oturmuş Kızıl Targaryen ile oğlunu izliyorlardı. Mhyris ninni söylüyor, koca bir adam gibi ciddi bakan mor gözlerini ona hayranlıkla çevirmiş oğlunun küçük bedenini bir örtüye sararak kurutuyordu. Daerys'in saç tutamları ıslaktı. Daha biraz önce annesiyle birlikte gölde yüzmüş ve yeterince yorulduktan sonra kıyıya çıkmışlardı.

Gölün kıyısında ejderhalar vardı.

İkisi kanatlıydı.

Diğer üçü ise Targaryen idi.

"Hâlâ uykun gelmedi mi, prensim?" diye sorarken, oğlunun ıslak saçını nazikçe kuruluyordu Mhyris. Kendi de ıslaktı. Yere serilmiş örtülerin arasında oturuyordu ancak Daerys ile ilgilenmeyi daha çok sevdiği için kendisini unutmuştu. Uzun saçları çıplak sırtını ve gövdesini saklıyor, sakin bir rüzgâr eserek prensesin bacaklarında geziniyordu. Üşümek artık ona göre değildi. Kalbinde kor ateş kaynarken nasıl üşüyebilirdi?

"Yoksa bir ninni daha mı istersin?"

Hareket etmeden durmayan bedeni sarıldığı örtünün içinde onay verir gibi heyecanla çırpınıyordu bebek prensin. Daima annesini duyması gerekiyordu, onu görmeli ve sevgi dolu şefkatini hissetmeliydi. Prens Daerys'in annesi Mhyris'e düşkün olacağı daha sekiz aylık bir bebek iken dahi belliydi. Kızıl Prenses'in yüzünde hiç bitmeyen tebessümü de zaten bu yüzdendi. Ona ait, çok sevdiği adamdan olan Daerys'i her saniye sıkı sıkı sarardı. Kokusu hiç bitmesin istiyordu. Büyümemesini dilerdi. Mhyris onu hep kucağında taşır, hep ninni söyler ve hep güven dolu sığınağında saklardı.

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin