Pentos sabahları keskin gün ışığına teslim olurdu. Kadife tepelerinin ardında yükselen güneş bir köle ile bir sahibe aynı anda doğardı. Essos, sıcak topraklara sahip kentini şuh bir kadının güzelliği ve cazibesi ile ödüllendirmişti.
Zengin topraklara sahip Pentos'un görüntüsü bir kadın kadar güzeldi, Daemon Targaryen böyle diyordu.
Ancak onun da tıpkı kadınlarda olduğu gibi Pentos'ta da sevmediği şeyler vardı. Ya da sadece bir şey.
Pentos'a özgü kehribar rengi şarap, bir Westeros insanına, ihtiyacı olan sarhoşluğu sağlayacak kadar yakıcı değildi. Sahipler yemek yerken onu su niyetine içerlerdi. Daemon'un da Pentos şarabından nefret ettiği çok barizdi. Geldikleri ilk günden beri söyleniyor, kral topraklarının ağzı yakan sokak şarabını arzuluyordu. Mhyris'in dudaklarındaki tat onun Pentos'ta idare etmesini sağlamıştı. Sarhoş olma ihtiyacı duyduğunda, kadehindeki tatsız şarabı döker ve soluğunu karısının dudaklarındaki şarapta alırdı. Mhyris onun için acı olamayacak kadar tatlı, boğazında yakıcı bir tat bırakacak kadar ateş ile harmanlanıyordu.
Sonsuza kadar onu öpebilirdi.
Diyarın sonuna kadar Mhyris ile beraber sarhoş olup uçabilirdi.
Doğan yeni gün ışığı, Prens Daemon için rahatsız ediciydi. Gözlerine ve yüzüne vuran keskin ışık yüzünden uykusu bozuluyordu. Sıcak yatağını terk etmesini sağlayacak hiçbir şey ona dokunmasın istemişti ama gün ışığı sinsice tül perdelerin ardında belirmiş, açık pencereden içeriye sızmıştı. Pentos'un güneşi de tıpkı şarabı gibi parlak sarılığa sahipti. Bir eli yataktan aşağıya sarkmıştı Prens Daemon'un. Yanağını yastığa bastırmıştı ve yüzüstü uzanmaya devam ediyor, huysuzlanıyordu bir yandan. Dağılmış saçından birkaç tutam yüzüne düşüyordu. Kaşları çatıldı. Tek gözünü zorla açmıştı, pencerenin ardındaki doğan yeni güne baktı homurdanarak. Uykuya devam etmek istiyordu. Yataktan düşmüş kolunu geri çekerek biraz kıpırdadı. Örtünün çıplak bedenini sarmadığı, sırtına değen esintiden belliydi. Daemon gözünü ovuşturdu ve olduğu yerde huysuzca dönerek diğer yanına baktı.
Geniş yatağın ortasında uyumaya devam ediyordu Mhyris Targaryen. Sırtı kocasına dönüktü. Kızıl saçları beyaz çarşafın üzerinde yayılmıştı. Bacakları arasında toplanan örtü, genç kadının çıplak bedenini açıkta bırakmıştı. Daemon Targaryen'in yataktan neden kalkmakta zorluk çektiğine bir yanıt gibi duruyordu. Zaten öyleydi. Prens ona yaklaştı. Uyandırmamak için yavaş hareket ediyordu, yatağın yüzeyinde gezen eli hafifçe Mhyris'in sırtına ulaştı ve ince beline doğru bir yol çizer gibi parmaklarını götürdü. Mhyris omzunu hareket ettirdi ama hoşnut olan sesi dışında yanıt vermemişti. Prens onun memnun sesini duydu, işaret parmağı Mhyris'in sırtındaki yara izine dokunmayı bıraktı ve bir hafif dokunuş daha sundu. Kadının gıdıklanacağını biliyordu. Belinde gezdirdi elini. Sıcak tenindeki yolu devam ettirdi ve yavaşça kalçasına indi. Çabuk acıktığı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanfictionKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...