the targaryen | oath of loyalty

537 40 177
                                    

Genç yaşta karanlıkla göz göze gelmiş bir ruh, eğer ki onun baştan çıkartan derinliğine kapılmışsa, büyüdüğünde ışığa karşı gözlerini kısardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Genç yaşta karanlıkla göz göze gelmiş bir ruh, eğer ki onun baştan çıkartan derinliğine kapılmışsa, büyüdüğünde ışığa karşı gözlerini kısardı. İstemezdi aydınlığı. Zaten karanlığa hapsolmuş bir yanı varken, diğer yanını da ışığa düşman kılardı. Bu yüzden onu tekrar ışığa çekmeye çalışan eli iter, karanlık avuçlarda ehlileşirdi.

Aemond Targaryen, karanlıktaydı.

Ve kurtarılmaya dair bir niyeti yoktu.

Zihninde kral olmanın düşüncelerine yer verdiği gecelerden birinde, evinin yüksek tavanları altında, Criston Cole ile birlikte oturuyordu. Odasında hoş bir şömine ateşinin ışığı dans ediyor, açık pencereden içeriye kuzgunların sesleri ve Ejderha Çukuru'ndaki yara almış Sunfyre'ın uğultusu doluyordu.

Başkent durgundu. Binlerce yıldız ile parlayan gökyüzü onlara git gide dibe battıkları iç savaşı hatırlatsa da, halk, isyanları bastırmak için onlara karşı her zamankinden sert davranan altın pelerinlilere karşı yorgun düşmüştü. Günlerdir sokaklarda; dayak yedikleri için kan revan içinde gezen adamlar, Beyaz Solucan'ın casusları oldukları iddia edildiği için kerhanelerden zor kullanılarak alınan fahişeler, aç gezen çocuklar ve cesetleri sokak kenarları boyunca kokmuş yaşlı insanlar vardı. Prens Daeron'un cenazesinde olanlar yüzünden, prens naibi olacağı dilden dile dolaşan Aemond Targaryen, halkı daha minnettar hissettirmek için pek iç açıcı olmayan emirler vermişti. En başta da ıslah edilmeleri gerektikleri vurgulanmıştı. Büyükbabası Otto'nun halkı sefalate sürüklersen acısı daima hükümdarımızı bulur diye uyarmasını gülünç bulan Prens Aemond, yaşlı bir adamın fikirlerine babası öldüğünden beri bu diyarın ihtiyacı olmadığını da küstahça hatırlatmıştı.

Ayrıca, yeni hükümdar o olacaktı.

Ve halkından korkmak bir krala asla yakışmazdı. Babasına da bu yüzden kral olmak hiç yakışmamıştı.

"Rhaenys Targaryen hâlâ yaşıyor."

"Duydum." dedi Aemond. Şömineye dalıp gitmiş gözü, alevden haleleri yansıtıyordu. Sakin bir akşamındaydı. Önündeki masaya serilmiş haritaya bakmaya geri dönmeden önce aklını dinlendirmek için arkasına yaslanmıştı.

"Ve Uyku Kalesi'nde tek başına."

"Mhyris onu yalnız mı bırakmış?"

"Vermithor'u dün Ejderha Kayası'na doğru uçarken gören denizciler var." diyen Criston Cole, kollarını masaya yaslamış bir hâlde prense bakıyordu. Gün boyunca üzerinde ağırlık yaratan zırhını çıkartmıştı, yeni yıkandığı için hâlâ ıslak olan kısa saçları ve gömleği ile oturuyordu. Onu odasına çağıran Alicent'ın mesajını geri çevirip buraya gelmişti.

"Hâlâ orada mı sence?"

"Dönmüş olsaydı casuslarımız haber iletirdi, prensim. Muhtemelen Prens Jacaerys'in başındalar."

Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin