Westeros'ta zaman geçer, mevsimler değişir ama bir şey hep aynı kalırdı.
İnsanlar görür ve konuşurdu.
Akılları sorgulardı, düşünebilmekle ödüllendirilmek bir lütuftu ancak bir küstah dil, gereğinden fazla haddini aşabilmekle ünlüydü. Tanrı olduğunu sanırdı bazıları. Yargılayıcı olmaktan geri durmazlardı. Uzatmayı sevdikleri dilleri, zehir sürülmüş bir hançerden farksız olabilirdi. Sözleri insana yara verir ve onu öldürebilirdi. İnsanların, topraklar değiştikçe, öldürmekle ilgili farklı fikirleri ortaya çıkabilirdi ancak Westeros'un her şehrinde -Dorne'lular hariç- ortak bir kanun geçerliydi.
Piçlerin hiçbir hakkı yoktu.
Onlar utanılacak ve aşağılanacak bir günahın tohumuydu.
"Keşke herkes Dorne'lular gibi biraz merhametli olabilse." demişti bir gün Yvone. Kızıl Kale'nin kütüphanesi ona aylardır yuva olmuştu ve okumakla öğrendikleri sayesinde dünyaya farklı bakıyordu. "Onlar piçleri dışlamanın aptalca olduğunu düşünürlermiş."
Kral Toprakları, Dorne halkı ile dolu olmadığı için üzüleceği Rhaenyra'nın aklına hiç gelmezdi. Fakat geçirdiği son aylarda bunu dahi düşünecek bir ruh haline bürünmüştü. Bir prensesin etrafında onu zehirli dillere karşı her an koruyacak insanlar olurdu elbette. Rhaenyra'nın da vardı, hem de güçlü bir koruyucu idi. Mhyris. Kızıl Prenses ona bir kalkan olmuştu. Zırhı ve kılıcı yoktu. Bakışlarındaki tehdit vari ateş, insanların laflarını bir bir ağızlarına tıkmaya yetiyordu zaten. Yaşayan ve hareket eden bir silahtı. Koridorlarda yürüyebilen bir ejderha. Kız kardeşini kanatları ile sarmıştı ve o varken, bu konuda bir kelime dahi edilmezdi.
Fakat ne bir ejderha ne de ateş gücü, insanların fısır fısır konuşmalarına engel olamıyordu. Bir şüpheci bakış, iki aniden kesilen sohbetler, üç sahte gülücükler derken bebek Jacaerys'in hakkında çok fazla fikir yürütülüyor ve ona piç yakıştırmaları yapılıyordu gizlice. Rhaenyra'ya karşı doğrudan konuşabilen olmamıştı tabi ki. Ancak Kraliçe Alicent'ın iğneleyici sözlerinde aşağı görme vardı. Jacaerys doğduğu günden beridir her akşam yemeğinde Alicent'ın imalı laflarını dinlemekten yorulan Rhaenyra, oğluna karşı fazla korumacı olduğu için ona cevap verir ve ikisinin oturduğu akşam yemekleri erkenden son bulurdu. Kraliçe Alicent ya da Rhaenyra olmazdı masadan ilk kalkan. Kadınların gerginliğine daha fazla katlanamayan Kral Viserys hep terk ederdi akşamı. Ya odasına giderdi ya da büyük kızı Mhyris ile Daemon'a eşlik ederdi geriye kalan vakitte. Kızıl Kale dedikodular, doğum çığlıkları ve bebek sesleriyle dolu günler geçiriyor ama Driftmark'tan dönmek bilmeyen Laenor Velaryon hiçbir şeye ortaklık etmiyordu.
Oğullarının doğumundan sonra Sör Laenor ile Rhaenyra'nın aralarındaki ilişkinin çıkmaza girdiğini konuşulur, genç adamın Jacaerys'i kabul etmediği söylenirdi. Bu büyük bir yalandı. Sör Laenor, bebek Jacaerys ile geçirdikleri zamana hayrandı. Eğer Rhaenyra izin verseydi onu Seasmoke ile birlikte ilk uçuşuna dahi çıkartırdı. Kızıl Kale'de kaldığı her gün, bebek Jacaerys onun kucağında olurdu. Herkes bunu görüp onaylayabilirdi. Ancak bebek, adama hiç benzemediği için kötü düşünmeyi tercih ederlerdi. İnsanlar istedikleri zaman gözlerini yumarak tüm yanlış olanı görmezlikten gelebilirlerdi, tabi bu yanlış onlara ait olsaydı. Fakat bir prenses hata yaptığında, aç tazılardan farkları kalmıyordu. Rhaenyra'ya göre oğlu bir hata değildi. Fakat elbette ki uzun diller utancını saklayacak yollar arıyor diyerek kendilerini kandırmayı tercih ederlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Targaryen ☾ Daemon Targaryen
FanficKral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saçları ve büyüleyici görünüşü ile Westeros'un en güzel kadınlarından biridir. Ancak on yedi yaşında ol...