Öğleden sonra saat daha önce hiç bu kadar dayanılmaz bir şekilde yavaş geçmemişti. Jiang Chijing birkaç dakikada bir Zheng Mingyi'ye bakıyordu.
Zheng Mingyi elinde bir çizgi roman tutuyor, zevkle okuyordu, Jiang Chijing ise hiçbir şey yapmak istemiyordu, depodaki kamerayı açacak havada bile değildi.
Bunun nedeni basitti. Bu, iyi performans göstermediği ikinci seferdi, tıpkı Zheng Mingyi'nin onunla alay etmek için kirpiğini bahane ettiği zamanki gibi.
Zheng Mingyi'nin sözlerinin altında yatan anlamı bulabilmişti ama uzun zamanını almıştı, akşam yemeği sırasında ancak Zheng Mingyi'nin sözlerinde bir yanlışlık olduğunu fark edebilmişti.
Bundan duyduğu rahatsızlık, bir tartışmayı kaybedince hissettiği rahatsızlıktan çok daha yüksekti.
Saat ikiye yaklaşıyordu. Kütüphanedeki mahkumlar nihayet dışarı çıkmaya başladı. Ancak Zheng Mingyi, okuduğu çizgi romandan mest olmuşa benziyordu. Kütüphanede başka kimse olmamasına rağmen, hala kararlı bir şekilde pencerenin yanındaki yerinde oturuyordu.
"1017." En sonunda Jiang Chijing ilk konuşan olmuştu. "Geliyor musun, gelmiyor musun?"
Zheng Mingyi başını kaldırdı ve dudaklarının kenarları hafifçe kıvrılırken Jiang Chijing'e baktı. Doğrudan Jiang Chijing'in gözlerine bakıyordu. "Memur Jiang, bugün gözleriniz bana bakarken çok yoğun."
"Benden bir şey mi saklıyorsun?" Jiang Chijing lafı dolandırmayıp Zheng Mingyi'ye kendini hazırlama şansı vermeden direkt sordu.
Bu soru açıkça cevapları ortaya çıkarma niyetini taşıyordu, ancak Jiang Chijing, Zheng Mingyi'nin bu soruyu dürüstçe cevaplamasını beklemiyordu. Sadece tepkisini görmek istemişti. Ama Zheng Mingyi'nin bir an için sessiz kaldıktan sonra onu bu şekilde yanıltmasını beklemiyordu. "Evet."
"Ne?" Jiang Chijing bilinçsizce kaşlarını çattı, sinirleri bozulmaya başlamıştı.
Zheng Mingyi sanki kasıtlı olarak onu meraklandırmaya çalışıyormuş gibi uzun bir süre bekledi. Ardından yavaşça ağzını açtı ve sonunda, "Üniformanın içinde çok çekici görünüyorsun." dedi.
Sadece bu muydu?
Jiang Chijing bir anlığına dondu, sonra hızla Zheng Mingyi'nin onunla dalga geçtiğini anladı. Kalbinde yükselen öfkeyi bastırdı ve sertçe, "Zheng Mingyi, zorbalık etmesi kolay biri gibi mi görünüyorum sana?" diye sordu.
"Hayır." derken Zheng Mingyi'nin tavrı samimiydi, "Birini jopla döverken ne kadar vahşi göründüğüne tanık oldum, buna nasıl cüret edebilirim?"
Ancak Zheng Mingyi'nin birini döverkenki maharetleriyle karşılaştırıldığında Jiang Chijing onun gölgesinde kalırdı. Zheng Mingyi'nin zorbalık yapma çizgisini defalarca geçtiğini hissediyordu.
"Söylesene, Memur Jiang," Zheng Mingyi doğal bir şekilde konuyu değiştirdi. "Randevun nasıl geçti?"
Jiang Chijing gelişigüzel bir şekilde "İyiydi." diye cevap verdi ve hemen konuyu tekrar açtı.
"Geçen gün bana şehre gidip gitmediğimi sorarken şehirde yaşamadığımı nereden bildin?"
"Öyle mi dedim?" Zheng Mingyi yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan sordu.
Jiang Chijing, Zheng Mingyi'nin bunu açıkça inkar etmesini hiç beklemiyordu. Onu anında yakalayamadığı için kendini suçluyordu, anında yakalasaydı Zheng Mingyi'nin aptalı oynama fırsatı bile olmazdı.
"Öyle dedin." Jiang Chijing, Zheng Mingyi'ye ters ters baktı, "Bana eğlenmek için şehre mi gittiğimi sordun."
"Ah, ondan bahsediyorsun." Zheng Mingyi ustalıkla karşı çıktı, "İşten çıktığında şehre gitmiş olmaz mısın zaten?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
ActionJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...