Jiang Chijing revirden ayrıldıktan sonra bir süre koridorda dolaştı, sonunda müdürü aramamaya karar verdi.
Hatta Zheng Mingyi'nin geri dönmesini sağlamak için anlık bir dürtü bile hissetmişti. Ama durup tekrar düşününce, onu daha dün kovmuştu. Şimdi geri dönmesini sağlarsa çok yüzsüz görünecekti.
Neyse, Zheng Mingyi öğle molasında kütüphaneye gelecekti zaten. Geldiği zaman direkt ona sorabilirdi.
Zheng Mingyi tüm bunları hakkındaki söylentileri temizlemesine yardımcı olmak için yaptıysa, onunla dalga geçmesinin karşılığı olarak bunu kullanamayacaktı.
Bunu düşünen Jiang Chijing, kütüphaneye dönüp öğle molasının başlamasını bekledi. Ancak öğle vakti geçmesine rağmen Zheng Mingyi her zamankinin aksine kütüphanede görünmedi.
Saniyeler geçti. Jiang Chijing saatini kontrol ederken içindeki sabırsızlığı herkesin görebildiğini hissediyordu.
Zheng Mingyi'nin sözünü bu kadar kolay dinleyeceğini hiç düşünmemişti. Ona gelmemesini söylemişti, o da gerçekten gelmemişti.
Kısa bir süre sonra kütüphaneye aniden bir konuşma uğultusu yayıldı. Zaten sinirli olan Jiang Chijing, birçok mahkumun boyunlarını uzatarak pencereye doğru baktığını fark ettiğinde onları azarlamaya hazırlanmıştı.
Bakışlarını pencereye yöneltti. Geçen gün tanık oldukları olaydaki gruptan yaklaşık dört kişi, avluda gölgelik bir yerde duruyordu. Sadece Xu Sheng'in karşısında duran kişi hayduttan Zheng Mingyi'ye değişmişti.
Jiang Chijing'in gözbebekleri anında küçüldü, hatta kalbi sıkışmıştı.
Zheng Mingyi zaten Prenses'i halletmişti, o zaman Xu Sheng neden hala onunla tartışıyordu?
Jiang Chijing daha fazla düşünemeden pencerenin dışında gerçekleşen sahne, aniden koltuğundan kalkmasına neden oldu. Sandalyesi ani kalkışının ardından donuk bir gümbürtüyle duvara çarptı.
Sesi duyan mahkumlar Jiang Chijing'e baktılar, ancak Jiang Chijing bu insanların ne düşündüğünü umursamıyordu.
Xu Sheng, Zheng Mingyi'nin yüzüne yumruk atmıştı. Zheng Mingyi iki adım geri sendeledi ama yine de sabit durmayı başardı. Başparmağıyla ağzının kenarını sildi ve bakışlarında Jiang Chijing'in bir zamanlar gördüğü vahşilik ve acımasızlık yeniden belirdi.
"Dövüş dövüş dövüş!"
"Adam ol ve ona karşılık ver!"
Kütüphanedeki bazı insanlar yuhalamaya başladı. Neredeyse herkes iyi bir şov izlemek için oradaymış gibiydi, bir şeylerin patlak vermesi umurlarında değildi. Jiang Chijing belinden jopunu çıkardı ve yüksek bir sesle masaya vurdu. Soğuk bir sesle, "Sessizlik!" dedi.
Mahkumlar heyecanlarını biraz dizginlediler. Gürültülü bir şekilde yuhalamayı bırakmışlardı, ama yine de zevkle pencereden dışarı bakıyorlardı.
Jiang Chijing, aklında tek bir düşünceyle Zheng Mingyi'ye baktı: Karşılık verme.
Xu Sheng, on yıldan fazla süredir hapisteydi. Jiang Chijing'in bile farkında olmadığı bazı hapishane kuralları vardı. Zheng Mingyi, Xu Sheng ile gerçekten bozuşursa muhtemelen o kadar kötü bir şekilde hakkından gelinirdi ki, sonunda Güney Hapishanesinden nakledilmek zorunda kalırdı.
Jiang Chijing gerçekten böyle bir durumun olmamasını umuyordu. Zheng Mingyi'nin sesini duymasını sağlayacak telepatik yetenekleri olmamasından nefret ediyordu.
Tam o anda Zheng Mingyi, Jiang Chijing'in varlığını hissetmiş gibi aniden bakışlarını kütüphane penceresine doğru çevirdi ve ikisinin bakışları buluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
AzioneJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...