Jiang Chijing, tam şu anda pantolonunu çıkarmadıkça Zheng Mingyi ile konuşmayı reddediyordu.
Ancak burada bir paradoks vardı. Jiang Chijing konuşmadıkça Zheng Mingyi soyunmazdı ve Zheng Mingyi soyunmadıkça Jiang Chijing konuşmak istemezdi.
"Neden beni görmezden geliyorsun?"
Diğer mahkumlar çoktan kütüphaneden gitmişken Zheng Mingyi uzun süredir çalışma alanında oturuyordu. Ancak Jiang Chijing, Zheng Mingyi'yi cevaplamak için en ufak bir çabada bulunmadan gözlerini elindeki gazeteye sabitlemişti.
"Prenses sana ne dedi?" Zheng Mingyi, pencereden Prenses'in Jiang Chijing ile konuştuğunu görmüştü.
Jiang Chijing hala tek bir ses bile çıkarmıyordu, bir ağız dolusu su içerken ifadesi umursamazdı ve Zheng Mingyi'nin sözlerine bir kulağından girip diğerinden çıkan bir esinti muamelesi yapıyordu.
"Tamam. Gidip Prenses'e sorarım ben de." Zheng Mingyi aniden ayağa kalktı ve çalışma alanını terk etmeye hazırlandı.
Jiang Chijing anında gazeteyi bıraktı, bileğinden tutup alçak sesle, "Otur." dedi.
Eğer Zheng Mingyi gerçekten koşup Prenses'e sorsaydı, ertesi gün Jiang Chijing'in, başkalarının Zheng Mingyi'nin kuşunu görmesinden dolayı üzüldüğünü tüm hapishane biliyor olurdu. Buna hiç
şüphe yoktu.Bu gerçekleşirse mahkumların Zheng Mingyi'nin penisini görmek için bir tur grubu oluşturup oluşturmayacaklarından bile emin olamıyordu.
Bunun düşüncesine dayanamıyordu.
"Bana kızgın mısın?" Zheng Mingyi tekrar yerine oturdu ve Jiang Chijing'in elini tutup nazikçe avucunu okşadı. "Neden bana sebebini söylemiyorsun?"
Çünkü söylemesi biraz zordu.
Jiang Chijing elindeki bardağı bıraktı ve kayıtsız bir şekilde sordu, "Normalde kiminle duş alıyorsun?"
Jiang Chijing bu sorduğuyla sadece kimlerin Zheng Mingyi'yi aşağıdan gördüğünü kontrol etmek istemişti, böylece aralarında cilveli pasiflerin olup olmadığını kontrol edebilir ve gözü üstlerinde olabilirdi.
Bunu sorduktan hemen sonra Zheng Mingyi başını eğdi ve onu ölçercesine baktı, "Başkalarının bana bakmasından hoşlanmıyor musun?"
Erkeklerin çok zeki olması bir sorundu.
"Hayır." dedi Jiang Chijing, "Sadece sıradan bir soru."
Zheng Mingyi cevap vermedi. Bir süre Jiang Chijing'e baktı, sonra aniden gülümsedi. "Görmek ister misin?"
Bu noktada Zheng Mingyi'nin çoktan Prenses ve Jiang Chijing'in konuşmasını tahmin ettiği açıktı.
"İstemem." Jiang Chijing kaşlarını çattı. "İstediğin kişiye gösterebilirsin."
"Prenses ayrıntıya girdi mi?" Zheng Mingyi, Jiang Chijing'in elini çekti ve sakin bir şekilde onu kasıklarının köküne sürttü. "Çok uzaktaydı, çok net görmemiş olması lazım."
"Net görmemiş mi?" Jiang Chijing, Prenses'in 'göz ziyafeti' dediğini düşündüğünde büyük zorluklarla bastırdığı öfke yeniden alevlendi. "Karşımda ne kadar ukala davrandığı hakkında bir fikrin var mı?"
Zheng Mingyi durduramadığı bir kahkahaya boğuldu, ancak uzun bir süre sonra kendini tuttu. "Onun dışında pek çok kişi gördü." dedi.
"Bununla gurur duyuyorsun bir de." Jiang Chijing, Zheng Mingyi'ye buz gibi gözlerle baktı. "Senin teşhirci olduğunu neden bilmiyormuşum ki ben?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
ActionJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...