Jiang Chijing, Zheng Mingyi'ye ters ters baktı, gerçekten söylemek istediği bir şey vardı: Gerçekten bu seviyede bir yakınlığımız var mı?
Güney Hapishanesinde sadece Luo Hai böyle bir şeyi Jiang Chijing'e söyleyebilirdi. Meslektaşlarıyla pek yakın olmadığı için doğal olarak birbirleriyle daha kibar konuşuyorlardı, bu şekilde sorun çıkaran mahkumlar ise kötü bir şekilde dayak yedikten sonra bir daha sınırı aşacak şekilde konuşmaya cesaret edemiyorlardı.
Bir tek Zheng Mingyi, Jiang Chijing'in sınırlarını umursamadan saçma oyunlar oynamaya devam edebiliyordu. Birbirlerini uzun süredir tanımıyorlardı ama bu adam onunla Luo Hai'den daha gelişigüzel konuşuyordu.
"Sakin birisi olduğumu mu sanıyorsun?"diye sordu Jiang Chijing.
"Hayır." Zheng Mingyi samimi bir şekilde cevapladı.
Jiang Chijing, bir süre Zheng Mingyi'ye dik dik baktı. Adamın artık onunla dalga geçmeye niyetli olmadığını görünce konuyu tekrar işine getirdi. "Davanı araştıran dedektif Guan'ı tanıyorum. Sana tuzak kurulduğuna inanıyor."
"Öyle mi?." Zheng Mingyi tekrar bakışlarını yere indirip düşüncelere daldı.
Jiang Chijing, Zheng Mingyi'nin yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü gerçekten öğrenmek istiyordu, ama yine de ifadesini okuyamıyordu.
Zheng Mingyi, Jiang Chijing'in Guan Wei'yi tanıdığını bilmiyor olmalıydı çünkü Jiang Chijing buraya transfer olduktan sonra Guan Wei ile bağlantısını kaybetmişti.
Duyduğu bu yeni bilgiden sonra Zheng Mingyi'nin ifadesinde en ufak bir değişme olmamıştı, dikkatli bir şekilde pusuda yatan ve herhangi bir hareket karşısında anında harekete geçmeye hazır bir avcıya benziyordu.
"Gerçekten onunla görüşmek istemiyor musun?" diye sordu Jiang Chijing.
"Aynen öyle, Memur Jiang." Zheng Mingyi bakışlarını ona çevirdi, parmaklarını birbirine kenetleyip ellerini bacağının üzerine koydu. "Şu anda onun hakkında herhangi bir düşüncem yok."
"Neden?" Jiang Chijing anlamıyordu.
"Yapabilecekleri sınırlı, ona güvenemem." Zheng Mingyi çekinmeden dürüst bir şekilde cevapladı.
Jiang Chijing sessiz kaldı. Zheng Mingyi haksız değildi, Guan Wei'ye güvenip güvenmemesi önemli değildi. Objektif olarak bakılacak olursa, Guan Wei kendi birimindeki köstebeği bile ortaya çıkaramıyorsa onunla işbirliği yapmak Zheng Mingyi'ye yönelik tehlikeyi şiddetlendirmekten başka bir işe yaramazdı.
Bunu Zheng Mingyi'nin evinin yakılmasından anlayabilirlerdi.
"O zaman burada öylece oturup kaderine boyun mu eğeceksin?" Jiang Chijing kendi kendine düşünüyordu. "Hala mücadele edebilirsin diye düşünüyorum."
Belki de Zheng Mingyi cezasının bitmesini bekleyip hapisten çıktıktan sonra taşınmayı planlıyordu, ama Jiang Chijing bunun bütün bir yılı boşa harcamaktan başka bir şey olmadığını düşünüyordu, ki bu Zheng Mingyi'nin tarzından çok uzaktı.
Zheng Mingyi, "Henüz zamanı değil. Weiqi oyununda diziliş, ilerlemeden daha önemlidir."
"Yani şu anda dizilişin üzerinde çalışıyorsun?" Jiang Chijing'in kaşları çatıldı.
"Hayır." Zheng Mingyi omuz silkti. "Kaybettiysen kaybetmişsindir. Bir sonraki oyunun açılmasını bekliyorum."
Bir oyunu kaybettikten sonra sadece üzülmemekle kalmıyor, aynı zamanda sakince rakibinin güçlü ve zayıf yönlerini analiz edip bir sonraki maça hazırlanıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
AcciónJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...