Jiang Chijing, kameradan da olsa doğrudan Zheng Mingyi'nin gözlerine bakmaya cesaret edemeyip görüntüyü direkt kapattı.
Kalbinin derinliklerine iğne gibi batan hissizliğin geçmesi biraz zaman aldı, Zheng Mingyi'nin kameranın yerini nasıl bildiğini düşünmeden önce aceleyle ayağa kalktı ve kütüphanenin ön kapısına doğru koştu.
Merdivenin yanında duran gardiyan Jiang Chijing'i görünce sağ eli beline doğru hareketlenirken peşinden gitti. "Ne oldu?"
Jiang Chijing ona bakmadan depoya doğru koştu. "Kontrol etmeye gidiyorum."
Jiang Chijing, Zheng Mingyi'nin onu neden bu şekilde depoya çağırdığına dair tek bir olasılık düşünebiliyordu. Taciz ediliyormuş gibi görünmeye çalışıp Jiang Chijing'in tüm bunlara tanık olmasını sağladıktan sonra Prenses'i tacizle suçlayacaktı.
Ama yine de bunda bir sorun vardı. Prenses hücreye atılsa bile en fazla birkaç gün kalırdı. Zheng Mingyi, Prenses'i bu şekilde halletmeyi düşünüyorsa bu o an için bir çare olabilirdi ama sorunu kökünden çözemezdi, aksine Xu Sheng'in kışkırtıp daha da fazla belaya davetiye çıkarmış olurdu.
Kütüphane ile depo arasındaki mesafe on metre kadardı. Jiang Chijing'e sakinleşmesi için düşünecek kadar zaman tanımaya yeterli değildi.
Zheng Mingyi'nin deponun kapısını iterek açtığında mağdur birisi gibi davranmasını bekliyordu ama sonuç hayal ettiğinden çok farklıydı. Prenses'i azarlamak için kendini hazırlamıştı ama Prenses'in Zheng Mingyi'den iki metre uzakta durduğunu ve yüzünde iğrenme ile tepeden tırnağa Zheng Mingyi'yi incelediğini gördü.
Jiang Chijing bir süreliğine duruma anlam veremedi. Hazırladığı azarlama cümleleri aklında eğilip bükülürken sonunda zararsız bir cümleye dönüştü. "Ne yapıyorsunuz?"
Jiang Chijing'i ve diğer gardiyanı gören Prenses dramatik bir şekilde gözlerini devirdi, yüzündeki ifade Jiang Chijing'i incelerken karmaşıktı, ardından yanından geçip depodan çıktı.
"Neler oluyor?" diye sordu onu takip eden gardiyan.
"Bir şey yok gibi görünüyor, bir sıkıntı çıkacağını düşünmüştüm." Jiang Chijing'in düşünceleri hala yoğun bir sisle doluydu ama buraya neden geldiğiyle ilgili bir bahane bulmayı da unutmamıştı. "Kütüphaneye bakmama yardım et. 1017 ile birkaç şey konuşacağım."
Gardiyan her gün ikinci katta nöbet tutuyordu ve Jiang Chijing ile Zheng Mingyi'nin aralarının iyi olduğunu biliyordu. Soru sormadan tamam anlamında el işareti yapıp depodan çıktı.
Dar alanda ikisi yalnız kalmıştı. Jiang Chijing rahat bir nefes verdi, ancak hemen ardından kaşlarını çattı ve Zheng Mingyi'ye bakarken "Prenses ile aranda neler oluyor?" diye sordu.
Zheng Mingyi rahat bir şekilde, "Hallettim." dedi.
Jiang Chijing, kamerayı kapatmadan önce Prenses'in Zheng Mingyi'nin önünde diz çöktüğünü ve ona sakso çekmek istediğini net bir şekilde hatırlıyordu. Prenses'in tavrı bir dakika gibi kısa bir sürede nasıl bu kadar büyük bir değişime uğramıştı?
"Onu vazgeçmeye nasıl ikna ettin?" Jiang Chijing tuhaf bir şekilde sordu.
"Ona yatakta pasif olduğumu söyledim."
Jiang Chijing, "???"
Depodaki hava bir anda donmuş gibiydi. Jiang Chijing'in ifadesi sertleşti. Zheng Mingyi'ye inanamayarak bakıyordu.
Zihnindeki çarklar hızla dönerken sonunda Zheng Mingyi'nin Prenses'i depoya çağırmasındaki sebebi anlamıştı.
Ne yaparsa yapsın, Prenses'in flörtünü kabul etse de etmese de Xu Sheng'in kara listesine girecekti, bu yüzden en iyi çözüm Prenses'in kendi kendine ilgisini kaybetmesini sağlamaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
ActionJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...