Müdürün Jiang Chijing'e Zheng Mingyi için kitap okutması, hapishane personeli arasında bir sır değildi.
Zheng Mingyi'nin her gün öğleden sonraki görevlerine yarım saat geç başlayabilmesi ve gardiyanların çilek reçelini vermesine yardım etmeleri, müdüre gösterdikleri saygıdan kaynaklanıyordu.
Mahkumlardan kimse bunu bilmiyor değildi, ama bilenlerin sayısı az olduğu için Jiang Chijing kasıtlı olarak Zheng Mingyi'nin müdürün adamı olduğunu söylemiş, üstü kapalı bir şekilde Zheng Mingyi'ye dokunmaması konusunda Prenses'i uyarmıştı.
Bununla birlikte, söyledikleri yayılırken çok geçmeden farklılaşmalar olmuştu, dedikodularının daha çok ilgi çekmesini istemek insan doğasının bir parçasıydı sonuçta.
Dedikodu hiç durmadan yayılmaya devam ettikçe olayın aslını bilenler bile Jiang Chijing ile Zheng Mingyi arasında bir tür gizli anlaşma olduğuna inanmaya başlamışlardı. Örneğin Jiang Chijing'in Zheng Mingyi'nin vücudundan hoşlandığı ve onunla yatması karşılığında Zheng Mingyi'yi hapishanede güvende tutacağı gibi.
"Mahkumların senin hakkında ne söylediklerini biliyor musun?"
Luo Hai, Jiang Chijing'i revire çağırmıştı. Başta sigara içip sohbet etmeye çağırdığını sanmıştı, ancak içeriye girer girmez Luo Hai'nin söylenmeye başlamasını beklemiyordu.
"Prenses'in Zheng Mingyi'yi hedef seçmesi onun talihsizliği, ama ne olursa olsun senin araya girmek gibi bir görevin yok."
Jiang Chijing ilgisizce balkona doğru yürüdü, bir sigara çıkarıp yaktı, dumanını üfledi. "Madem öyle, Zheng Mingyi'nin benimle tanışması da onun şansı o zaman."
"Memur Jiang," bilgisayarın arkasından birisi başını uzattı, "Zheng Mingyi'den gerçekten hoşlanıyor musun?"
Bu dedikoduyu ona söyleyen Yu Guang olmasaydı, Luo Hai, Jiang Chijing'in kütüphanede Zheng Mingyi'yi koruduğunu bilemezdi.
"Yine neden buradasın?" diye sordu Jiang Chijing.
Normalde Luo Hai, Jiang Chijing ile konuşmak istediği bir şey olduğunda direkt kütüphaneye gelirdi. Jiang Chijing revire çağırıldığında her zamanki gibi sigara içeceklerini sanmıştı. Yu Guang'ın burada olduğunu ve ne yaptığını kontrol etmesi için Luo Hai'yi revirde kalmaya mahkum ettiğini hesaba katmamıştı.
"Migrenim var." diyerek güldü Yu Guang. "İlaç almaya geldim."
Ne migreninden bahsediyordu? Belli ki revirde vakit geçirmek için uydurduğu bir bahaneden ibaretti.
Jiang Chijing, Zheng Mingyi konusunu kapatmak istediğinden bakışlarını pencereden dışarıya çevirip cevap vermedi. Ama Luo Hai Yu Guang'ın başlattığı konuyu devam ettirmeye kararlı gibiydi, "Gerçekten hoşlanıyor musun?"
Jiang Chijing usanmış bir şekilde, "Öyle bir şey yok." dedi.
Aslında Luo Hai'ye Zheng Mingyi'nin tuzağa düşürüldüğünü söyleyebilirdi, ama böyle bir anda bunu söylerse Luo Hai inat ettiğini ve Zheng Mingyi'ye sırılsıklam aşık olduğunu düşünürdü.
Ayrıca Zheng Mingyi'nin komşusu olduğunu, şans eseri Zheng Mingyi'nin siyahlı adam tarafından saldırıya uğradığını gördüğünü ve ayrıca Guan Wei'nin olaya nereden dahil olduğu gibi ayrıntıları da açıklayabilirdi...
Tanrı bilir bunu anlatabilmek için daha ne kadar konuşması gerekiyordu... Ayrıca en başından Luo Hai'ye Zheng Mingyi'nin komşusu olduğunu söylemediği için önemli bir fırsatı kaçırmıştı. Şimdi Luo Hai neden daha önce söylemediğinden başka bir şeye odaklanmayacak ve gerçekten bir şeyler sakladığını düşünecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restricted Area
ActionJiang Chijing, röntgencilik arzusunu doyurmak için mahkumların her hareketini her zaman izlemişti. Ta ki bir güne kadar, son derece tehlikeli bir mahkum hapishaneye girmişti ve Jiang Chijing onu gözetlerken yakalandı. İzleyen, izlenen oldu; avcı, av...