24- Oyun

133 26 3
                                    

Kütüphaneye döndüğünde Prenses ortalıkta yoktu.

Jiang Chijing, kütüphaneyi gözetlemesine yardım eden gardiyana döndüğünü haber verdi, ardından birçok dedikoducu bakış altında çalışma alanındaki koltuğuna oturup arkasına yaslandı.

Peşinden gelen Zheng Mingyi, Jiang Chijing'e en yakın olan ve üzerinde hala bitmemiş çizgi romanının durduğu ilk sıraya oturdu.

Jiang Chijing, önceden mahkumlar gittikten sonra boş kalabilmek için molanın daha çabuk geçmesini isterdi.

Ancak bugün saatin ikiye gelmesini hiç istemiyordu. Çünkü saat ikiye geldiği an sadece o ve Zheng Mingyi kütüphanede tekrar yalnız kalacaklardı.

Boğucu depodan yeni kaçmıştı ve Zheng Mingyi ile tekrar yalnız kalmak istemiyordu. Ama gerçeklerden kaçmak anlamsızdı. Diğer mahkumlar kütüphaneden ayrıldıktan sonra Zheng Mingyi tekrar yanına geldi.

"Memur Jiang, böyle senin için çok rahatsız değil mi?" diye sordu Zheng Mingyi.

Çalışma alanı aşırı sıkışıktı. Jiang Chijing veya Zheng Mingyi ne zaman kendilerini bıraksalar dizleri istemeden birbirine çarpıyordu. Zheng Mingyi de bacaklarını kapatmayı reddettiği için...

Jiang Chijing'in iki bacağı birbirine sıkıca bastırılmıştı ve dizleri pencereye dönüktü. Oturuşu bir hanımefendiden bile daha ciddi ve hanım hanımcıktı.

"Hayır." Jiang Chijing elindeki sudokuyla ilgileniyordu. "Git hisselerini incele."

Zheng Mingyi fareyi kaydırdı, Jiang Chijing'e sıkılmış bir şekilde bakıyordu, "Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Ne?"

"Uzun zamandır hareket etmiyorsun."

Jiang Chijing gazeteyi masaya koymak yerine elinde tutuyordu, yine cevapları söylemesine engel olmak için kasıtlı olarak Zheng Mingyi'nin görüş alanından kaçırıyordu.

Ne zaman boş bir kareyi bulsa kalemiyle işaretlemeler yapardı. Ancak en basit kareleri çözdükten sonra uzun süre hareket etmemişti.

Kalan kareleri çözemediğinden değildi, sadece onları çözecek bir ruh hali yoktu.

Elindeki gazete, Zheng Mingyi ile gereğinden fazla konuşmaktan kaçınmak için kullandığı bir kalkandan başka bir şey değildi. Planı yarım saati bu şekilde geçirmekti ama Zheng Mingyi'nin onu dalmışken yakalamasını beklemiyordu.

Jiang Chijing, "Yardıma ihtiyacım yok." dedi.

"Ah."

Zheng Mingyi, tembelce başını çevirip ekrandaki grafiği incelemeye devam etti. Ancak bir dakika sonra tekrar Jiang Chijing'e baktı, "Memur Jiang."

"Şimdi ne var?" Jiang Chijing, Zheng Mingyi'ye bakarken kaşlarını çatarak gazeteyi bıraktı.

Zheng Mingyi cevap vermedi. Sadece döndü ve yavaşça Jiang Chijing'e doğru eğildi.

Jiang Chijing'in kaşları hala çatıktı, ancak sabırsızlığı yavaş yavaş artan bir temkinliliğe dönüştü, Zheng Mingyi yaklaşmaya devam ettikçe panik de dahil oldu.

Pencereye yaslanana kadar geri çekildikten sonra Jiang Chijing'in artık gidecek yeri kalmamıştı. Elini Zheng Mingyi'nin göğsüne koydu. "Ne yapıyorsun?"

İkisi arasındaki mesafe o kadar azdı ki, Zheng Mingyi'nin dudakları, Jiang Chijing'in burnundan bir yumruk kadar uzaktaydı. Jiang Chijing yine deli düşüncelere kapılmıştı: Eğer yine yüzünde kirpik olduğunu söylerse Zheng Mingyi'nin tüm kirpiklerini yolacaktı.

Restricted AreaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin