62- Son Söz 2

51 15 0
                                    

Zheng Mingyi'nin hapisten çıktığı gün bir Cuma günüydü. Jiang Chijing hapishaneden bir günlük izin almıştı.

Cezaevinden çıkanları almaya gelenler normalde cezaevi girişinde bekler, dışarı çıkar çıkmaz yanlarına gider, onları ilgi ve şefkatle karşılarlardı. Ancak Jiang Chijing, meslektaşlarının Zheng Mingyi'yi almaya geldiğini fark etmelerinden korktuğu için arabasıyla uzun bulvarın sonunda bekliyordu.

Düşen yapraklar yolun her iki tarafını da kaplamıştı. Jiang Chijing sessizce Zheng Mingyi'nin bulvardan ona doğru yürüyüşünü izlerken sanki hayranlıkla canlandırılmış bir magazin sayfasını izliyormuş gibiydi.

Zheng Mingyi'nin bacakları uzun ve düzdü, güzel bir şekilde takım elbisesiyle sarılmıştı. Attığı her adımda arkasındaki yüksek duvarlar biraz daha küçülüyordu, Jiang Chijing'in SUV'una yaklaştığında arka plandaki hapishane kapıları çok uzakta kalmıştı.

"Yeni araba?" Zheng Mingyi yolcu koltuğuna otururken sordu.

"Hmm." dedi Jiang Chijing. "Nasıl?"

Zheng Mingyi başını çevirdi ve arka koltuk genişliğine bir göz atarak arsız bir şekilde, "Bu kadar büyük bir araba almak zorunda mıydın?" diye sordu.

Jiang Chijing arabayı çalıştırdı ve soruyu anlamlı bir şekilde yanıtladı, "Sence?"

Zheng Mingyi gülümsedi, "Ah, tabii."

Her ikisi de birbirlerinin zihinlerini dolduran pisliğin farkındaydı. Jiang Chijing, Zheng Mingyi'nin arka koltuk genişliğini gördüğü anda bir SUV satın alma konusundaki gerçek niyetini anladığına güveniyordu.

Jiang Chijing'in işe gidip gelirken kullandığı rota, Zheng Mingyi ilk kez yanında otururken beklenmedik bir şekilde oldukça yeni hissettirmişti.

Eve vardıklarında henüz sabahın yarısı geçmişti.

Yeni alınan çift terlikleri kapının eşiğine yerleştirilmişti. Jiang Chijing önden yürüyüp ayakkabılarını çıkardı. Ancak salona doğru yürümeye devam ederken Zheng Mingyi aniden arkadan sarıldı ve onu hazırlıksız yakaladı.

"Jiang Jiang." Zheng Mingyi başını Jiang Chijing'in boynunun bitimine gömüp yavaşça mırıldandı.

Belki de Zheng Mingyi'yi duygusallaştıran şey uzun zamandır beklediği özgürlüktü. Jiang Chijing, ruh halinin her zamankinden biraz farklı olduğunu hissedebiliyordu.

"Ne oldu?" Arkasına uzanıp Zheng Mingyi'nin saçını okşayarak cilveli davranan bu büyük köpeği sakinleştirmeye çalıştı.

Hapishane uzun saça izin vermiyordu. Zheng Mingyi'nin kısa saçlarına dokunulduğunda dikenli bir hissiyat veriyordu, ancak Jiang Chijing başını okşamaya devam ettikçe bu hisse bağımlı olmuş gibiydi. Sonuçta Zheng Mingyi duygularını her zaman şimdi olduğu kadar açıkça göstermiyordu.

"Düşünüyordum da," diye konuşmaya başladı Zheng Mingyi, "Sen olmasaydın şimdi nerede olurdum?"

Bu soruya cevap vermek zordu. Ancak emin olabilecekleri tek şey, Jiang Chijing'in Zheng Mingyi'yi defalarca kurtardığıydı: Siyahlı adamın Zheng Mingyi'nin evine girmesi, Zheng Mingyi'nin Old Nine tarafından duşta pusuya düşürülmesi ve otobüsün devrilmesi gibi. Jiang Chijing olmasaydı, Zheng Mingyi çok uzun zaman önce kafasına sıkılmış bir kurşunla ölmüş olurdu.

Jiang Chijing, "Başka bir evrendeki kendine sorabilirsin. Kim bilir, belki de tamamen farklı biriyle tanışmıştır."

Bu açıkça tuhaf bir öneriydi, ancak Zheng Mingyi sanki bu soruyu ciddi bir şekilde düşünüyormuş gibi başını Jiang Chijing'in boynundan kaldırdı. Bir saniye sonra "O halde ben ondan daha şanslıyım." dedi.

Restricted AreaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin