"Tanımadığın bir adamla denize mi atladın sen?"
Sercan'ın olaylara bakış açısı beni bazen inanılmaz sinirlendiriyordu.
"Birincisi, Rüzgar'ı gayet iyi tanıyorum. İkincisi denize bilerek atlamadım -ki istesem atlarım, üçüncüsü de sana açıklama yapmayacağım."
"Yaptın ama." Yüzünde muzip bir gülümsemeyle kollarını önünde bağladı.
"Seni sinir etmek için yapıyor." Gamze her zamanki gibi haklıydı.
"Biliyorum, her seferinde düşüyorum bu tuzağa."
Gamze, "Rüzgar'ın resmini göstersene." deyince hemen telefonu çıkarıp instagrama girdim.
"Takipçisi neden bu kadar az?" Sesi meraktan ziyade hayranlık dolu çıkmıştı. Bizim gibi düşünen biri daha olduğu için heyecanla ona katıldım.
"Değil mi ya! Bu tip Sercan'da olsaydı fenomen olup dizilerde başrol bile oynardı." Böyle dediğim an Sercan telefonu elimden kapıp Rüzgar'ın fotoğraflarına baktı. Sonra gözlerini süze süze dudak büküp telefonu masaya fırlattı.
"Eh işte."
"Bak, bir şey diyemiyor."
"Ben ondan daha yakışıklıyım?"
"Orası kesin canım."
Gamze ve Sercan atışırken telefon Efe'nin önüne düşmüştü ve merakla baktığını fark edince onunla Rüzgar hakkında konuşup konuşmamak konusunda acayip kararsız kaldım. İlk aşkınıza da her şeyi anlatmazdınız yani, değil mi? Efe benim lisede platonik olduğum tek olmasa da ilk kişiydi. Ortaokulda nerede haylaz tip varsa onu beğenen ben, liseye geçene kadar aslında çekingen tiplerden hoşlandığımı bilmiyordum. Gerçi Efe ile aramızda bir şey olamayacağını anladıktan sonra onu tamamen arkadaşım olarak görmeye ve artık içine kapanık tiplerden uzak durmaya başlamıştım.
Telefonun ekranını kapatıp gerçek hayata geri döndüm. O sırada çikolatalı pasta ve limonatalarımız da gelince kendimi tekrar 10. sınıfın başında gibi hissettim. Ne lise bir kadar toy, ne de son sınıf kadar sorumluluk sahibi. Etrafı az çok tanımış ve birbirimizi bulduğumuz için kendimizi o kadar şanslı saymıştık ki ayrılmaz bir ekip olmuştuk. Sürekli toplanıp limonata içer, hayatımızdaki basit fakat bizim için inanılmaz olan değişimlerden bahseder, ilk dersin matematik olmasını dünyanın en büyük sorunu zannederdik; fakat mutluyduk da. Şimdiyse önümüzde büyük bir sınav vardı ve hepimiz büyüyorduk. Sorumluluklar ve ciddi duygular etrafımızı devasa sarmaşıklar misali sarmış ve biz de içinde kayboluyor gibiydik; ama neyse ki hala tutunabileceğimiz bir şey vardı: Birbirimiz.
"Heey, burada mısın?" Sercan elini gözümün önünde hunharca sallayınca hatıralardan sıyrılıp kendime geldim.
"Sadece," gözlerimin dolmasına engel olamadım, "sizi çok özlemişim."
"Grup kucaklaşması!" Gamze böyle deyince herkes elini uzatıp birbirine sevgi pıtırcığı gibi yalakalık yaptı. Eskiden Efe'nin eli yanlışlıkla bile elime değse heyecandan yutkunamazdım. Şimdiyse o kadar doğal geliyordu ki, sanki doğduğumdan beri yanımdaymış ve ona hiç o gözle bakmamışım gibiydi. Yine de kıvırcık kumral saçları ara ara hoşuma giderdi.
"Romeo şu manzarayı görse..." dedim kahkahalarımın arasında. Birden tüm gözler bana çevrildi ve kahkahalar sustu. Bir an tutuştum. Romeo şu manzarayı görse kendini Verona'nın sokaklarında yerden yere vurur diyecektim. Malum yapış yapış sevgi dolu şeylerden hiç haz etmezdi.
"Romeo mu?" Kaan geldiğimizden beri muhtemelen üçüncü defa ağzını açıyordu. İnsan aynı anda hem pozitif hem de asabi olabilir miydi? Kaan olabiliyordu. Herkese şöyle bir bakıp aşırı sahte bir kahkaha patlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...