"Ben sizinle bir süre görüşmek istemiyorum! Nesini anlamıyorsunuz? Gelmeyeceğim lan işte eve!"
"Bak Derin, sakin ol biraz. Babanla konuştuktan sonra orada istediğin kadar kal. Ama önce bir konuşun!"
"Gelmeyeceğim."
"Kendi kendini ateşe atıyorsun. Baban sana sonradan çok kızacak."
"Ya sen ne diyorsun? Siz benim gözümün önünde-"
Sakinleşmek için derin bir nefes alıp verdim. Yarıda bıraktığım cümlemi tamamlayabilecek gibi değildim.
"O adam eve gelmemi istiyorsa beni kendisi arayacak. Sözde yardımcısı olan kırığı değil!"
Telefonu Seren'in yüzüne kapatıp yatağın üzerine fırlattım. Odanın kapısında olan Atlas endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Hiçbir şey demeden kollarını açtığında koşar adımlarla ona gidip sıkıca sarıldım. Sessizce bir süre onun kollarında kalmak bana iyi geliyordu.
"Şimdi iyi misin?" diye mırıldandı kulağıma doğru.
Başımı yavaşça kaldırıp yüzüne baktım. Gülümseyerek gözlerimi evet anlamında kapatıp açtım.
"Eğer babanla konuşmaya gideceksen-"
"O aramadığı sürece gitmeyeceğim."
"Eğer gidersen seninle geleceğim. İçeri girmesemde kapıda beklemek istiyorum."
Yanağına hızlı bir öpücük bırakıp geriye çekildim.
"Onu boşver de benim kolyem nerede?"
"Kolyen?"
"Kolyem. Eğer dediklerini yapmazsam vermeyecek olduğun kolyem."
"Haa..!" dedi hızlı bir şekilde odadan çıkıp.
Kendi odasına girip kolyeyi aldı ve yanıma döndü. Günler sonra sonunda kolyeme kavuşmuştum. Tam kolyeyi alacağım sırada birden geriye doğru çekti.
"Versene!"
"Bu kolye neden bu kadar önemli? Söylersen vereceğim!"
"Toprak'ın kolyesiydi."
"Toprak kim?"
"Abim."
"Ha!" dedi geriye çektiği elini indirirken. "Neden daha önce söylemedin? Ben de salak gibi kolyeyi vermiyorum!"
"Sorun yok sevgilim, bilemezdin."
Elindeki kolyeyi yavaşça boynuma doğru götürdü. Onu boynuma takmak istiyordu. Yavaşça arkamı döndüğümde kolyeyi yavaşça taktı ve boynuma küçük bir öpücük bıraktı.
"Özür dilerim."
"Sorun yok dedim ya!"
Kollarını bedenime sararken boynuma daha sert öpücükler bırakmaya başladı. Kokumu içine çekerek öpüyordu. Beni kendine bastırıyordu.
"Seni çok seviyorum." diye mırıldandığımda yüzünü yavaşça kaldırıp beni kendisine doğru çevirdi ve gülümseyerek dudaklarıma doğru gitti.
Dudaklarını yavaşça dudaklarıma geçirdiğinde kalbimin atışları hızlanmaya başladı. Onu daha çok istiyordum. Birbirimize karışmak ve asla ayrılmamak istiyordum.
Belimdeki bir elini yavaşça oynatıp aşağıya doğru indirdi ve kalçamı okşamaya başladı. Beni kendisine bastırıyordu. O bastırdıkça altındaki sertliği daha çok hissediyordum. Bende yavaş yavaş sertleşirken dudaklarımı Atlas'ınkilerden ayırdım. Belimde olan eli de şimdi kalçamdaydı. İki eliyle kavradığı kalçamı sertçe sıkıp tekrar dudaklarıma gideceği sırada başımı geriye doğru çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DerLas (Gay)
Romance|Tamamlandı| - Biliyor musunuz? Onun yerinde olmayı o kadar çok isterdim ki... Çok rahattı, çok umursamazdı. Bir şey yaparken sonunu düşünmezdi. Çünkü onu bekleyen kötü bir şey olmazdı. Etrafında bir sürü arkadaşı vardı. Herkes onu seviyordu. O onla...