"Hiç konuşmadan böyle kapalı televizyonu mu izleyeceğiz gerçekten?"
"Ne konuşacağız ki? Konuşacak bir şey kalmadı."
Saatlerdir moralim bozuk olduğu için koltukta otururken aramızda oluşan mesafeyi kapatmamıştı ama şimdi tam dibime giriyordu.
"Ben aslında bir şey sormak istiyorum."
Sor anlamında bakışlarımı gözlerine çevirdim.
"Kızmayacaksın ama, tamam mı? Eğer cevap vermek istemiyorsan sessiz kalabilirsin."
"Tamam, sor."
Boğazını temizleyip burnunu çekti ve gergin bakışları gözlerimdeyken sordu.
"Sen aniden bende kalmak istediğini söyledin. O gün niye ağladın? Evde bir şey mi oldu?"
"Oldu." dedim tekdüze bir sesle.
'Ne oldu?' der gibi gözlerime baksada devamında bir şey dememiştim.
"Anladım. Söylemek istemiyorsun." dedi sesinden belli olan kırgınlığıyla.
"Rahatlıkla söyleyebileceğim bir şey değil."
"Eğer bir gün anlatmak istersen dinlerim."
"Biliyorum. Teşekkürler."
Aramızda kısa bir sessizlik oluştuktan sonra birden ayağa kalkıp beni bileğimden tuttu ve kaldırdı.
"Hadi biraz dışarıya çıkalım."
"Dışarıda ne yapacağız?" dedim bıkkın bir sesle. "Hava karardı."
"Mızmızlanma da yürü!" dedi beni evden zorla çıkarırken.
Arabaya binip sürmeye başladığında hâlâ nereye gittiğimizi söylemiyordu. Çok uzun sürmeyen o yolculuk bittiğinde yedi katlı bir binanın önünde durmuştu. Hızlıca arabadan inip kapımı açtı. Ben hâlâ etrafı inceliyordum. En sonunda bakışlarım Atlas'ın gözleriyle buluştu.
"Burası neresi?"
"Gel!" dedi elimi tutarken.
Binaya girip asansörle en üst kata çıktık. Elimi bırakmadan önümüzdeki son merdivenleri çıktığımızda terastaydık. Yerde birkaç tane renkli, büyük minderler duruyordu. Anlamayan bakışlarım Atlas'ı bulurken beni çekiştirip minderlerden birisine oturttu ve kendisi de hemen yanıma oturdu.
"Ne zaman canım sıkılsa buraya gelirim ben. Saatlerce oturup etrafı izlerim."
"Etrafta sadece binalar var. Neyi izliyorsun?" dedim gülerek.
"Başını kaldır."
Başımı yavaşça yukarıya kaldırdığımda sayısız yıldızlarla bakışıyordum.
"Annemi izliyorum." diye mırıldandığında aniden bakışlarım gözlerine indi.
"Anneni mi?"
"Ben çok küçükken kanserden öldü. Ölmeden birkaç gün önce 'eğer öldüğümde beni özlersen yıldızları izle, ben hep orada olacağım' demişti. Çünkü adı Yıldız'dı." dedi gülerek ve devam etti. "O zamanlar bu binada yaşıyorduk. Ben de her gün buraya çıkıp yıldızları izliyordum. Sonra babamın işleri düzeldiği için bu binadan çıkıp başka bir yere taşındık ama ben bazı günler yine buraya gelirim."
Derince gözlerine bakarken başını yavaşça omzuma yasladı ve fısıldadı.
"Buraya ilk getirdiğim kişi sensin. Yani annemle tanıştırdığım ilk kişi de oluyorsun. Bence seni çok sevdi!"
![](https://img.wattpad.com/cover/346961181-288-k663429.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DerLas (Gay)
Romance|Tamamlandı| - Biliyor musunuz? Onun yerinde olmayı o kadar çok isterdim ki... Çok rahattı, çok umursamazdı. Bir şey yaparken sonunu düşünmezdi. Çünkü onu bekleyen kötü bir şey olmazdı. Etrafında bir sürü arkadaşı vardı. Herkes onu seviyordu. O onla...