4

3K 378 38
                                    

Benjamin

Aniden çağırıldığım yere giderken huzursuzdum. Birden Pakhan tarafından çağrılmayı beklemediğimden olsa gerek heyecandan tüylerim diken dikendi. Bu konunun Vincent ile ilgili olacağını biliyordum ancak tahmin ettiğim şeyin olmaması için dualar ediyorum. En azından bir kere olsun onun hakkında istemediğim şey başıma gelmesin istiyordum.

"Gel." Çaldığım kapının arkasından gelen sese karşılık kapıyı araladığımda ayaklarım geri geri gidiyordu âdeta. Yine de içimdeki sesi görmezden gelerek içeri girdim.

"Gel, otur." Karşısındaki koltuğa oturup ona bakarken ciddi bakışları beni kısa bir an süzdü.

"Vincent iyi mi?" Diye sordu önce.

"Daha iyi." Diye karşılık verdim. "İlaçlar, pansuman ve dinlenmeyle beslenmesi iyileşmesini hızlandıracaktır."

Kafasını anladığını belli etmek istercesine salladı. Saniyeler süren ve tedirgin edici sessizlikten sonra konuşan yine oydu.

"Seni yanıma almak isteme sebebim en başında bana küçük bir kardeş gibi hissettirmendi Benjamin. Masumdun, küçüktün, hayatın yüzleşmekten korkulan o tarafındaydın.

Seni yanıma aldığım bu üç sene de neler başarabileceğini gördüm. Sakin karakterin ve zekan takdire şayan. On dokuz yaşında bir grup yardımcının yapabileceğinden çok daha fazlasını yaptın."

Sözleri beni rahatlatmadı. İçimde bir yerde onu abi gibi gören çocuk mutlu oldu belki ama devamını tahmin ettiğimden kısa sürdü o mutluluk.

"Vincent'in benim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorsun. Söz konusu o olduğunda ailemden bir üyeymiş gibi endişelenip korkuyorum. Vincent kardeşimdir ve bir şey olduğunda ilk bana ulaşır.

Ancak bu sefer yapmadı. Ölmek üzereyken elinde telefon varken açmamana rağmen defalarca kez seni aramayı seçti. O anda belki de kardeşim için yeterince iyi bir dost olamadım diye düşündüm.

Belli ki sen bir şekilde benden daha iyi ulaşmışsın ona."

Sakince bir nefes alıp verdi. Benim aksime huzursuz değildi. Çekmecelerin olduğu bölümden bir kağıt aldı.

"Bu yüzden ikinizi bir araya getirmek istedim. Bundan sonra Vincent'in yardımcısı olmanı isteyeceğim senden, Benjamin. Bana yapabileceğin en büyük iyilik bu olur. Reddetmeyeceğinu umuyorum?"

Dilim her ne kadar aksini iddia etmek istese de kıpırdayamadı bile. En son olmasını isteyeceğim durumun tam ortasında, çaresizce kendimi onu onaylarken buldum.

Lanet olasıca Vincent Kaverin yine ve yine burnumun dibindeydi ve bu sefer geçici olmaktan çok uzaktı.

"Bunun bir çeşit emrivaki olduğunu biliyorum ama kardeşimi birine emanet edeceksem bunun sen olmasını isterim. Anlıyor musun?"

Bir şey söylememi istediği belliydi. Açıkça istemediğim belli olsa da Pakhan vazgeçmiyordu. Israrının sonunda istediğini mutlaka alacağını biliyorduk. Bu bir çeşit sessiz isyanımdı aslında ama sonsuza dek susamazdım.

"Anlıyorum." Dedim kuru bir şekilde. Sesim duyulmayacak kadar kısıktı neredeyse.

"Vincent hasta Benjamin." Dedi birden. Söyleyip söylememek arasında gidip gelse de en sonunda konuşmaya devam etti. "Bipolar hastası. Şiddetli atakları oluyor. Bazen hayatı çok severken bazen ölmeye teşebbüs edecek kadar nefret ediyor. Bu duygu durumları ile baş etmen zor olacak ama lütfen pes etme."

Nazik bir adamdı Mikhail İvanov. Emir verip yollayabilirdi ama o açıklamayı seçiyordu. Problemi açıkça bana verip çözmemi rica ediyordu. Bu durum onu hayalkırıklığına uğratmama isteğimi körüklerken isyan eden tarafımı bastırdım. Ne olursa olsun o istediği sürece her şeyi yapardım.

"Anlıyorum, elimden geleni yapacağım." Dedim dürüstçe. "Pes etmeyeceğim."

Gülümsedi, silik bir tebessüm olsa da gururla baktı. Göğsüm kabarırken tam şu an Vincent gözümde bir toz kadar önemsiz bir problemdi.

"Seni tanıyorum, söz verdiğinde bunu bozmaktansa ölmeyi tercih eden tipte birisin." Önüme kağıdı ve kalemi koyarken ciddi bir tonla konuştu. "Ama sana kardeşim gibisin derken yalan söylemiyordum. Nasıl ki Vincent ailemse ve onu korumak istiyorsam sen de ailedensin ve seni de korumalıyım.

Bu anlaşma tamamen Pakhan olarak hazırladığım bir anlaşma. Sgovor imzalasan da geçerliliği kaybolmaz. Yirmi yıl boyunca Bratva'ya ve Vincent'e hizmet ettiğin sürece istediğin zaman gitmekte özgür olacaksın. Ne burası ne de Vincent ile bir bağın kalmayacak eğer istersen."

Şaşkınlıkla kağıda bir de Pakhan'ın buz mavisi gözlerine baktım. Vincent'in Sgovor hakkında söyledikleri aklıma düştü.

Köle gibi, demişti. Bir kere imzalarsan ölene dek dönüşü olmaz.

Ama şimdi önümde resmen bir fırsat vardı ve bizzat Pakhan'dan geliyordu. Yutkunarak ona baktım yine. Büyük bir anlaşmaydı. Kimsenin bu tür bir şerefe nail olduğunu sanmıyordum. Üstelik daha üc yıldır burada çalışıyor olmama rağmen.

"İmzala." Dedi birden. "Bana olan sadakat ve minnetini göstermek icin imzalamamayı düşünme. Sen belki şu an için fikirlerinin peşinden gidiyorsun ama yıllar sonra buna lanet edeceğin bir gün gelebilir. Bir gün gitmek isteyebilirsin. Bu yüzden kurtuluş anahtarını şimdiden elinde tut. Böylece vakti geldiğinde kafesinin kapısını kendin açabilirsin."

Sözleri karşı içimde deli gibi ağlama isteği doğdu ama yapmadım. Duygularımın esiri olmak istemedim. Sakince kalemi alıp imza attım. Orada Pakhan'ın ve benim imzam vardı. Bir de mührü, Pakhan'ın kişisel mührü. Bu anlaşma tamamen ciddiydi.

Üzerimde aynı anda hem ağır bir sorumluluk hem de ona oranla bir rahatlama belirdi. Huzursuzdum ama o kadar rahatsız edici değildi. Sıkıntım bariz oradaydı ama beni boğmuyordu.

"Teşekkür ederim." Diye mırıldanırken ciddiydim. Minnetim on bin kat arttı sanki o an.

"Önemi yok." Desede içimdeki bir yer bunun önemini gözlerimin önüne defa defa getiriyordu.

O odadan çıkarken iki şey olmuştu;

Ben artık Pakhan'ın değil, Vincent Kaverin'in yardımcısıydım.

Hayatım ise tamamen değişmişti.

Evet Pakhan her defasında kendine aşık ediyor canım Mikhail'im.

Başlıyoruz öbür bölüm

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin