Artık yıl kavramı yok arkadaşlar ben geçen zamanı bölüm icinde belirtirim.
12. Yıla gelelim falan diyorduk geldik çok şükür
×
Benjamin
Pakhan iyi değildi.
Lev'ın mesajıyla kendimi Sergei'nin evinde bulmuştum. Ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu, sabaha kadar bir kez bile gözümü kırpmamıştım. Uykusuzluk verdiğim kararların hayatıma olan yansımasını düşünme eseriydi.
Pakhan'ın yanına da bu vesileyle gideceğimi düşünsem de gelme sebebim bambaşkaydı.
Lev:
Pakhan Sergei'nin evine gitti, Çınar'a haber verdim. Acil senin de gitmen gerek bir Sergei ile ilgili bir sorun varBu kadardı, mesaj sadece bundan ibaretti ancak alt metni korkunç hissettiriyordu. Boş eve girerken burnuma gelen kan kokusu ve yoğun sessizlik bunun kanıtıydı biraz.
İlerledikçe sessizlik korkunç bir hal alıyordu ancak en sonunda yere oturmuş duvara yaslanan bedeni gördüğümde hızla oraya ilerledim.
"Pakhan." Seslenişim yüzünde zerre bir ifade değiştirmedi. Kitlenmiş gibi bir yere odaklıydı.
Sergei'nin kanla kaplı bedeni, onun elinde olan silahla birleştiğinde senaryo az biraz anlaşılır oluyordu ancak Çınar neden gitmişti? O neden Mikhail'in yanında değildi?
"Kalkmanız gerek." Dedim kolundan tutarken.
"Babam annemi öldürmüş." Dedi birden, kaskatı kesildim. "Annem ona ihanet ettiği için babam onu öldürmüş.
Sergei her kanıtı Çınar'a vermiş. Biliyordu, bana hiçbir şey söylemedi."
Son cümleyi tekrar etmeye başladığında bir çeşit transa girmişti sanki. Duyduklarım içimdeki huzursuzluğu katlandırmıştı.
Pakhan ailesi konusunda çok katıydı, onun için çok değerli olduğunu biliyordum. Bu haber onu mahvetmişti.
Çınar'ın herhangi bir şekilde mantıklı bir sebebi olduğunu bilsem de şu anda olanı biteni bilmediğimden kimseyi yargılayamıyordum.
"Gidelim, buradan. Lev kalanını halledecek." Kolundan tutarak kaldırmaya çalıştım.
"Bana söylemedi." Diye tekrar etmeye devam ediyordu.
En sonunda kolunu sertçe elimden çekti. Neredeyse arkamdaki masaya çarpacaktım.
"Sergei ona anlattı ama o bana söylemedi!" Diye bağırdı tüm gücüyle. Delirmiş gibiydi.
"Biliyorum ama sorun yok. Halledeceksiniz, düzelecek her şey." Dedim onu ikna etmek ister gibi. "Çok zor bir haber bu, hemen söyleyememiştir."
Ancak öfke ve kırgınlık onu bir canavara dönüşmüştür gibi etrafı dağıtmaya başladı.
"Ondan değil düşmanımdan duydum her şeyi ben!" Bağırışı ve yakıp yıktığı eşyaları beni korkutsa da bir çeşit kriz geçirdiğini biliyordum.
Dakikalar sonra etrafta tek bir sağlam eşya kalmamıştı. Nefes nefese durmuştu ancak saniyeler sonra hıçkırıklarını duydum.