Benjamin
Vincent ile konuşma sayılmayacak diyaloğumuzdan sonraki bir hafta yeni yılın izlerini taşıyordu. Merkezdeki devasa çam ağacının süslemeleri sanki hâlâ yılbaşındaymışım gibi hissettiriyordu.
Hoş, Müslümanlar ve Hristiyanların kutlama sebepleri tamamen farklıydı. Türkiye'de geçirdiğim beş sene sonucunda öğrendiğimde en çok şaşırdığım şeylerden biri de buydu. Ancak yine de burada kutlanan her bayram, özel gün daha samimi hissettiriyordu.
Açıkça esnaf gezileri yapmak, müze ziyaretlerine katılmak bu bir haftada delirmemi engelleyen en temel şeylerdi. Kendimi Vincent konusunda her çıkmazda hissettiğimde bir yerler gezip görerek ve bilgiler edinerek rahatlatmıştım.
Ancak gece yatağıma girdiğimde saçma hüzün hissi oradaydı. Daha altı ay önce onu sinir bozucu birisi olarak tanımlarken şimdi onun için endişelenmem saçmaydı. Belki de içimde bir parça Pakhan'ın bana yardım etmesi, yol göstermesi gibi Vincent'in de yapmasını istiyordu. Ancak gördüğüm muamele Pakhan ile geçirdiğim üç yıldan çok farklıydı ve bu sudan çıkmış balık gibi hissettiriyordu.
Bir tarafım kendini büyüdü sansa da diğer tarafım bunun yirmi yaşında bir gencin isteği olduğunun farkındaydı.
"Acıktın mı?" Moy mırıldanarak kendini sevdirirken tüylerini okşadım. Gözleri daha iyiydi, sandığımın aksine kör olmayışı hayatımda aldığım en güzel haberlerdendi. Yemyeşil gözleriyle bana bakması iyi geliyordu.
"Hadi gel yemek koyalım sana." Oturduğum koltuktan kalkıp onun mama kaplarınin olduğu yere giderken peşimden gelip ayağıma sürtünmeye çalışıyordu. Gülerek mama kabını doldurup suyunu tazelerken artık onun ilgi alanında olmadığımı fark ettim. Onu sevmeye kalktığımda rahatsız olmuş gibi çekildi.
Alayla gülüp koltuğa geri dönerken, "Kendini sevdirmek için geldiğinde bu sefer ben bakmayacağım yüzüne." Diye tehdit ettim onu. Pek umurunda değildim tabii.
Önümdeki kitaba odaklanmaya çalışırken gece yarısına gelen saate baktım. Saatlerdir okuduğum kitabı bırakmanın vakti gelmişti çünkü acıkmıştım. Sabah beş buçuktan akşam yediye kadar Vincent'in işleriyle ilgilenmiştim. Pakhan her ne kadar ona fiziksel işler verse de bu verdiği işlerin yer ve zaman planlamasıyla ben ilgileniyordum. Giyeceği kıyafetlerin içine Lev ile birlikte mikro çip koydurmuştum. Bir dahaki kaybolma olayında ona kolayca ulaşabilmeliydik. Silah koleksiyonu konusunda hassastı, market ve temizlik işleri için birini ayarlasam da silahlar bana kalmıştı. Yüzden fazla silahı tek tek temizlemek ayrı bir işkenceydi. Bu süreçte Vincent uyanmamıştı bile. Evinden çıkıp kendi evime geldiğimde saat yedi buçuktu. Kendi evimdeki eksikleri de almak için yoğun bir alışveriş yaptığımda ve her şeyi yerine koymakla uğraştığımda hava kararmıştı bile. Arada bir şeyler atıştırıp kendimi tok tutsam da artık dayanamıyordum.
"Ravioli mi yapsam?" Kendi kendime mırıldanırken eşyaları dolabı açıp içine baktım. Her malzeme taze ve iştah açıcı görünüyordu.
Elimi domateslere uzatalı bir saniye olmuşken salonda yankılanan telefon zil sesiyle duraksadım. Arama devam ederken oflaya puflaya gitmiştim açmaya.
Arayan Vincent'ti.
"Vin-"
"Hemen buraya gel." Duyduğum sesle lafım ağzıma tıkılırken kaşlarım çatıldı.
"Sen kimsin? Vincent'in telefonu neden sende?" Endişeyle peş peşe konuştuğumda stres ve endişem epey yükseldi. Vincent kişisel telefonunu ortada bırakaca durumdaysa saldırı altında olabilir miydi?
"Bırak şimdi kim olduğumu, attığım adrese gel." Tanımadığım kadın sesi son sözlerini söyleyip telefonu suratıma kapatırken gözlerimi sinirle yumdum.
"Yemin ederim, öldüreceğim bu adamı." Gelen mesaj sesi ile sakinleşmeye çalışarak ceketimi alıp evden çıktım. Arabaya binerken gönderilen konuma baktım. Benim evime yarım saatlik bir mesafede olsa da Vincent'in evine iki saat uzaklıktaydı. Ne işi vardı orada?
"Bir kere de başına bela açma." Pakhan'dan daha yorucuydu Vincent. Zaten altı ay merakta bırakıp sonra hiçbir şey olmamış gibi dönmüştü, daha neyin peşindeydi? Hiç mi yerinde durmuyordu bu adam?
Saha operasyonu bir hafta sonra başlıyordu. Kıbrıs'a gitmemiz gerekiyordu ve silahlı çatışma olması başlı başına problemken Vincent yalnızca ekstra stresten başka bir şey değildi.
Işıklı bir yerin önüne park ettiğimde yıkık dökük bir yere benziyordu. Kapıdan geçerken kimse durdurmamıştı bile.
İçeriye girerken istemsizce yüzümü buruşturdum. Burada resmen oksijen yoktu, yoğun ter ve alkol kokusu mide bulandırıcıydı. Geri dönüp çıkma isteğimi zorlukla bastırdım.
İçeri girip gözlerimle etrafı süzerken Vincent'ten bir iz arıyordum ama hiçbir şey yoktu.
"Sen Vincent'inki misin?" Arkamdan gelen sesle oraya döndüğümde kızıl saçlı bir kadın gördüm.
"Nerede?" Diye sordum sorusunu es geçerek.
"Beni takip et." Önümden geçip ileriye gitmeye başladığında takip ettim onu. Gittikçe karanlıklaşan bir koridordan geçtiğimizde inleme sesleriyle yüzümü buruşturdum.
"Şu odada, ne yapsam kendine gelmedi." Kadının sesiyle gösterdiği yere girdiğimde yatağın ortasında oturan Vincent'i görüp hızlıca yanına gittim.
"Vincent!" Müzik yüzünden bağırmak zorunda kalmıştım ama tepki yoktu.
"Lanet olsun sana." Leş gibi alkol kokması bir yana terden ölüyordu. Muhtemelen defalarca kez sevişmişti.
"Vincent kendine gel!" Bağırışıma tepki verdiğinde gözleri bana döndü.
"Senin ne işin var burada!" Öfkeli bağırışı ile irkildim. Zaten var olan sinirim katlanmıştı ama kendime hastalığını ve sarhoşluğunu hatırlatarak bastırmaya çalıştım.
"Bir kadın beni aradı senin telefonundan!" Cevabımı duysa da öfkesi geçmedi.
"Gidelim artık!" Kolundan tutup çekmeye çalışsam da kolunu elimden kurtardı.
"Def ol!" Bağırışı beni ürkütse de geri adım atmaya niyetli değildim. Benden güçlü olabilirdi ama ben ondan ayıktım.
"Yeter!" Bağırışım sonrası kolundan sertçe tutup çektiğimde yataktan yere düşecek gibi olsa da dengesini korudu.
"Ya buradan benimle çıkarsın ya da seni şu vazoyla bayıltır öyle çıkarırım!" Bağırışım gürdü ve o da hemen dibimdeydi. İrkilmesi kaçınılmazdı ve ikimizde çok öfkeliydik.
Yine de onu dışarı çıkardığımda karşı çıkmadı. Onu arabaya bindirip ben de bindiğimde derin bir nefes alıp verdim.
Bu gece anlaşılan pek güzel bitmeyecekti.
Vincent'in 12 yıl sonraki hali yontulmuş odun dnoandoxnepxnxhd
Şunu bilelim; bu kurguda 2 Vincent var. Benjamin'e aşık olmadan önceki ve olduktan sonra Vincent olmak üzere.
Haydi Eyvallah
Insta: Fromthemonlight