13 (2. YIL)

2.5K 333 80
                                    

Benjamin

Kıbrıs'tan döneli yarım saat olmuştu. Vincent'i eve götürmek için arabayı sürüyordum çünkü kafasının bulanık olduğunu söylemişti. Bu hareketlerinden de belliydi aslında, tavırları biraz pusluydu. Sanki bir adım yürüse ikincisinde dengesini kaybedip yere yığılacaktı. Bir şeyler düşündüğü belliydi ve ben de sorup sormamak arasındaydım.

"Uzun bir süre olmayacağım, yine." Ben daha ağzımı açmadan o konuştu. "Endişe etmene gerek yok, tehlikeli işler yapmıyorum." Sona doğru ses tonu alaycıydı.

"Ne kadar süre?" Diye sordum en sonunda. "Seni gelip alayım mı o yerden?" Açıkçası gittiği yeri görmek istediğimi belli ettiğimin farkındaydım. Yüzündeki sırıtış onun da bunu anladığını gösteriyordu ama geri adım atmak için çok geçti.

"Gerek yok." Dedi en sonunda.

Sessizce yolu izledik. Gerektiği yerde ışıklar yüzünden dursam da yola devam edebildim. Aklımda çok soru vardı, sanki bana bağırıp çağırdığı gün ettiğim yemini unutmuş gibi kendimi onunla konuşmak istemekten alıkoyamıyordum. Vincent neşeli olduğunda sorun yoktu ama böyle sinirli, kavgacı olduğunda işler sarpa sarıyordu. Nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum çünkü o hastaydı ama ben de hassastım. Onun rahatsızlığını kendime milyon defa hatırlatsam da beni sebepsizce kırdığında ondan nefret ediyordum işte.

"Aklında ne var?" Diye sordu birden. Ona dönüp göz ucuyla baktığımda bakışlarını üzerime yakaladım ama çekinmeden bakmaya devam ettiğinde önüme döndüm.

"Bazen hayatımda verdiğim en doğru kararın yaşamaya devam etmek olduğunu düşünüyorum." Dedim dürüstçe. "Hayat zor, insanlar zor, bazen nefes almak bile zorken yaşamayı öğrenmeye çalışmak daha zordu. Bunu keşfettiğimde baş edemeyeceğimi düşünmüştüm."

Aklımda olan sorulardan, düşüncelerden daha farklıydı ağzımdan dökülenler ama fark ettiğim bir şey vardı ki, Vincent sakinken onunla sakince konuşursan cevap veriyordu ama onu germeye başlarsan yaralı bir hemen atakta bulunuyordu. Bu yüzden istediğim cevapları ondan alabilmem için normal bir muhabbet içerisine sıkıştırmam gerekiyordu sorularımı.

"Garip birisin." Karşılığı beklenmedikti ama tepki vermek yerine onun devam etmesini bekledim. "Bazen her şeyle baş edebilecek kadar güçlü duruyorsun ama bazen buraya hiç ait görünmüyorsun."

"Ait olmadığım içindir belki de." Diye karşılık verdim ben de. "Ancak gariptir ki seni de kafamda buraya ait kılamıyorum."

Şaşırdığı belliydi. "Ne demek bu?" Diye sordu. Bedeni artık yorgunluğun esiri değildi, sesi daha canlıydı. Merak resmen yenilenmesine vesile olmuştu.

"Hiç günah keçisinin hikayesini duydun mu?" Diye sordum sorusunu es geçerek.

"Hayır." Diye cevapladı beni. "Laf olarak duydum ama anlamını bilmiyorum."

"Hikayeye göre Yahudilerin Eski Ahit'te bahsedilen Kefaret Günü için simgesel olarak bir hayvana günahlarını yüklemesiyle gelmiş bu söz.

Bu hayvan da keçi. Bir sürüden kurayla iki keçi seçiliyor. Biri Tanrı'ya adak olarak kurban edilirken öbürü şeytana yani Azazel'e gönderiliyor. Rivayete göre keçilerden biri kesiliyor diğeri ise ya çöle bırakılıyor ya da tepeden aşağıya atılıyor."

Sözlerimi dikkatle dinlerken arada mırıltılar çıkardı. Hikaye bittiğinde ise, "Ben günah keçisi miyim yani?" Diye sordu.

"Sence? Günah keçisi seçilen misin yoksa seçen misin?"

Sözlerim kafasını karıştırmıştı. Tam da istediğim gibi artık gözleri daha bir şevk ve merakla parlıyordu. Yorgun görünmekten çok uzaktı.

"Beni operasyonda gördün diye mi kötü ilan ettin?" Sorusu altında derin bir anlam barındırıyor olsa da hemen cevap verip aksini iddia etmedim. Evinin önüne geldiğimizde arabayı durdurdum.

"Geldik." Diye cevapladım onu.

"Benimle oynama. Soruma cevap ver." Dese de sesi tehdit edici değildi.

Sırıtarak oma döndüm, "Ama acelen var. Hayatının en rahat döneminde kafanı dinlemeni ne cürretle engellerim?"

"Cevaba karşılık cevap istiyorsun." Dediğinde niyetimi hemencecik anlaması işimi kolaylaştırmıştı.

"Sor," dedi en sonunda. "Ne merak ediyorsun?"

"Orada ne yapıyorsun?" Diye sordum en merak ettiğim soruyu sormaya karar vererek. Nereye gittiğini söylemeyecekti ama ne yaptığını söylemesi zor değildi değil mi?

"Bilmek istemezsin." Derken kesinlikle eğleniyordu ama sesi boğuktu.

"İstemeseydim sormazdım." Dedim ben de üzerime giderek.

"Sevişmenin kutsallığına inanırım." Dedi birden. Birbirimize dönük duruyorduk. "Birden fazla yolla insanı rahatlatıyor. Bedenen...ruhen..."

Bakışları ağır ağır üzerime gezindi. Bedenimi süzüp dudaklarını yaladı.

"Ama sen de bilirsin ki zevk acıdan sonra geldiğinde daha keyifli oluyor. Tıpkı bir başarı gibi." Güldü ama bakışları yoğundu. "Kırbaçlar, kemerler, tasmalar, kelepçeler vesaire." Tepkimi süzer gibi izledi beni. "Beni rahatlatıyor."

O anda ondan çok farklı şeyler düşündüğümü fark ettim. Bana göre o partiliyor bayılana kadar içiyor sonra uyuyup aynı döngüyü tekrar ediyordu. Ancak sözlerinin gittiği yer bambaşkaydı. Düşündüğüm şeylerden çok daha farklıydı.

"Sen ne istiyorsun?" Sorusuna anlam veremeyerek baktığımda güldü. Bakışları kararmıştı, "Tür olarak soruyorum. Vanilya mı? Hiç ihtimal vermesem de köle efendi mi yoksa benim gibi mi?"

Ciddi ciddi cevap vermemi bekliyor gibiydi ancak şoktan çıkıp ona laf sokamıyordum bile. Çünkü Vincent çok...arsız görünüyordu?

"Fazla kişisel bir soru bu." Dedim boğazımı temizlerken. Gözlerimi kaçırdım çünkü konu cidden utanç vericiydi.

"Siz gidin o zaman gideceğiniz yere." Dedim en sonunda. "Moy beni bekliyor."

"Kim seni bekliyor?" Sorusu kafası karışmış gibi bir tonla çıkmıştı dudaklarından.

"Kedim," dedim en sonunda. "Beni bekliyordur."

Ona bakmıyorken gülüşünü duydum. Az önceki atmosfer dağıldığından rahatlamıştım.

"Gideyim ben o zaman, sen bekletme Moy'u." Sözleri eğlenceli bir tonla çıktığında gülümsememi engellemek zordu.

Sessizce arabadan inip eve girdiğinde her bir adımını izledim. İlk senenin aksine ikincisi daha iyi sonlanacaktı anlaşılan.

Vincent o gece söylediği gibi yılın geri kalanını bir yerde geçirdi. Ancak konuşmamız sayesinde fazla etkilenmedim, daha rahattım. İkinci yıl bittiğinde ve üçüncüye başladığımızda yalnız olmak o kadar da kötü değildi. Yeni yılın da güzel geçmesini dilemekten başka elimden bir şey gelmiyordu.

Bdsmci Vincente hello diyin

Hep vardı aklımda zaten instada belli etmiştim fotolarla. Sonunda öğrendiniz

Gelecek sahneleri tahmin ediyorsunuz herhalde👻

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin