69 (12. YIL)

1.6K 260 75
                                    

Benjamin

Acı, hayalkırıklığı, nefret, hüzün, göz yaşı hepsi bir aradaydı. Kendimi evime atarken gözümün önünü zor görüyordum. Her şey birbirine girmişti.

Vincent ile ilgili düşüncelerim sonu olmayan bir ağaç gibiydi, her bir dal binlerce farklı dala uzanıyordu ve ben artık hangisini budayacağımı, hangisini iyileştireceğimi bilmiyordum.

Onlarca şey yaşamıştık biz, neredeyse on iki yıl devirmiştik birlikte. İyisiyle kötüsüyle onlarca şey yaşanmıştı işte. Belki Vincent ile tanışalı iki ya da üç yıl olsa bu kadar üzülmez, alınmazdım bir şeylere. Ama artık en ufak sey bile dokunuyordu bunu.

Belki baba olmak, hak ettiğim kişiyi sevmek, güzel bir yuva kurmak, sevilmek, yalnızlıktan kurtulma konusunda fazla ısrarcıydım.

Vincent'e dönüp baktığımda onun beni hak ettiğini söyleyemezdim, bir yuva kurmayı bırak biz doğru düzgün biraraya bile gelmiyorduk, ve ben şu an bile yalnızdım. Evlat edinebilme durmumuz olsa bile Vincent henüz iyi bir baba olmayı geç ne iyi bir sevgili ne de dosttu.

Beklentilerim istediğim kişi tarafından karşılanmadıkça içimdeki ağırlık artıyordu. Otuzlu yaşlarım başlamıştı ama elimde ne vardı? Asla gerçekleşmeyen hayaller.

"Kabul et, Benjamin." Dedim kendi kendime. Yatağıma girmiş akan göz yaşlarımla öylece tavanı izliyordum. "Kabul et tükendin, savaşamıyorsun artık, itiraf et. İtiraf et ve bırak."

Keşke kolay olsaydı, kendimi daha önceki olaylar gibi toparlasam ve tekrar hayatıma kaldığım yerden devam edebilsem her şey tekrar normale dönerdi.

Ama artık yorulmuştum. En acı verici anlarda hep yapayalnız olmak, bir yol gösterenimin olmaması, destekleyenim ya da omzumu sıvazlayanım olmaması artık çok büyük acı veriyordu.

Bir aile insanı olduğumdan emindim, elimden gelenin en iyisini yapacağımdan da emindim ama bana verilmiyordu bu şans.

"Kaderindeki kişi o değil belki de, ben şansımı zorluyorum, çünkü yıllarım, ona olan duygularım boşa gitmesin istiyorum. Ama artık olmuyor."

Her bir söz ağır geliyordu. Ben köşede yıpranırken, Vincent'in her derdini beni ilgilendirmese de kendi derdim sayıp günlerce kederden ölürken o bir arayıp sormuyordu bile. Değer göstermek adına hiçbir şey yapmıyordu.

Yapıyor muydu? Vincent benim için dövmeler yapmış, yaralanmış, ailesini anlatmıştı. Belki de hastalık gerçekten de onu sandığımdan fazla etkiliyordu. Aramaya, bana gelmeye fırsat bulamaması bu yüzdendi belki de.

"Kendini daha ne kadar kandıracaksın?" Diye fısıldadım içimdeki umutlu parçaya.

"Şartları eşitledik. O benim için dövmeler yaptı bende onun yaralarını teker teker diktim.

O benim için vuruldu ben onun için ölümüne savaştım ve neredeyse ölmek üzereydim. Aylarım komada geçti.

Ailesini sadece bana anlattığını nereden bilebilirim? Denis'e söylemediğinin kanıtı var mı? Bilse bile Denis bana gelip, 'ben onu senden daha iyi tanıyorum.' Dememiş miydi? Bu durumda bilmesi normal olur. Bu beni ayrıcalıklı yapmaz.

Aramaya, gelmeye fırsatı olduğu zamanları Denis ile geçirmeyi tercih etti. Onu Denis ile görmesem de konuşmak için yine ben gidecektim ona.

Kendini kandırma Benjamin, o sana ne yaptıysa sen de ona aynı şekilde karşılık verdin. Hatta onun hastalık bahanesiyle yapmadığı ne varsa yaptım."

Kendimi deli gibi bir şeylere ikna etmeye çalışırken buluyordum. Çünkü yalnızlığın yaptırdığı şey buydu. Tam olarak insanı delirtiyordu.

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin