Benjamin
Pakhan ve Çınar eve geldiğinde kahvemin son yudumunu içiyordum. Sinir ve öfkenin esiriydim, kaybetme korkusu içinde kıvranıyordum çünkü içerideki adama aşıktım ve onu kaybetmeye ikinci seferdir yaklaşıyordum.
Daha fazlası olmaması gerekiyordu artık.
"Durumu nasıl?" Pakhan'ın sorusuyla hızlıca cevapladım.
"İyi durumda. Kurşunları çıkardım, şarapnel yoktu." Şükürler olsun ki kurtarılamayacak durumda değildi ve günün belki de tek iyi haberi buydu.
Vincent'in yattığı yatağa bakıyorduk ayak üstü. Pakhan gözlerini ondan çevirip döndü.
" Kim yaptı bunu?" Sorusunu şoktan çıktığım ilk an düşünmüştüm ve kurşunlara baktığımda üzerinde bir gurur simgesiymiş gibi damgalanan sembolle cevabımı almıştım.
"Sergei." Kinim sesime de yansımıştı. Artık bu adamı öldürmenin zamanı geldi de geçiyordu.
"Onu hemen öldürmeliyiz." Derken salona geçiyorduk. Bunu öyle çok istiyordum ki artık incitmekten korkma duygumu tamamen kaybetmiştim sanki.
"Sakin olmalısınız. Sorunu bu şekilde çözemezsiniz." Çınar'ın sesiyle öfkeli bakışlarım ona döndü. Pakhan'ında gözlerinde benimki kadar güçlü bir nefret vardı.
"Bu ciddi bir suikastti Çınar. Yaptığının bir bedeli olmalı." Diye üzerine gittim, vazgeçemezdik. Vincent daha fazla zarar görmemeliydi, Sergei sorunu artık halledilmeliydi.
"Biliyorum ama sakin olmalı ve ona göre bir plan yapmalıyız." Israrlı sözleri içimde bir yerlere dokunuyor olsa da kendimi frenledim. " Birini öldürmeden." Diye devam etti Çınar.
"Artık sakinleşmişsinizdir diye umuyorum." Oturduğumuz yerden ona bakarken bize verdiği Kvasstan bir yudum içtim.
"Hâlâ onu öldürmemiz gerektiğini düşünüyorum, Malysh." Pakhan'ın öldürme fikrinden vazgeçmemesi beni keyiflendirdi. Canına okumalıydık piçin.
"Ben onu öldürme demedim." Diye karşı çıktı Çınar. "Şimdi öldürmeyin dedim."
"Bu pek çok şeyi açıklar." Diye alay ettim istemsizce. Çınar'ı kırmak istemiyordum ama içeride yatan bedenin son hali gözümün önünden gitmezken anlayışlı olamıyordum.
"Lütfen bir mafya gibi düşünmeye başlar mısınız?!" Yükselttiği sesi beklenmedik olduğundan irkilerek ona döndüm.
"Onu bir anda öldürmek hiçbir işe yaramaz. Pakhan'ın kanıtsız birini öldürmesi ona olan güveni ve Sergei'nin müttefiklerini ne derece etkiler düşünün."
"Kanıtımız yok değil." Diye karşı çıktım hemen. Elimde damgalı kurşunlar vardı.
"Onun bunu yaptığını bilen tek kişi sensin ve sen de Pakhan'ın adamlarından birisin. Şahitlik için onların zihninde tehdit edilmiş olabilirsin." Ne yazık ki bu ihtimal olabilirdi ve bu elimdeki kanıtları bir noktada etkisiz hale getirirdi.
"Önerin ne?" Diye konuştu sonunda Pakhan. Hâlâ onu öldürmek istiyordum ama bu kadar fevri davranamazdık.
"Göze göz dişe diş. Onun hayatında Vincent değeri taşıyan birini ortadan kaldırmak iyi bir göz dağı olmakla birlikte ortalığı daha da kızıştırır." Diye açıkladığında anlayamayarak Çınar'a baktım.
"Ya Sergei ani öfkesiyle hata yapar ya da birisiyle işbirliği yapmaya karar verir." Diye devamını getirdim planını anladığımda.
"Ve işbirliği yapmak için onu manipülatif bir yönlendirmeyle yola sokarsak atacağı adıma kadar haberim olur." Pakhan son aşamayı dile getirdiğinde bir sure sessiz kaldık.