Bu bölümü tıpkı çok değerli ve eski bir yağlı boya tablosuna benzetiyorum.
Detayı görebilen, aktarabilen, tıpkı bizim gibi hissedebilecek/hissettirebilecek birinden yazıyorum o yüzden.
×
Mikhail
"O, uyandı."
Yedi harf, dört hece. Herhangi bir zaman diliminde duysak pek etkilenmeyeceğimiz haber niteliği taşıyan bir bildiri.
Şimdiyse umuttu. Umudun ektiği çürümüş, göz ardı edilmiş tohumların her şeye inat büyümesi haberi.
O, uyandı demek, sadece haber vermekti. Benjamin uyandı demekse bambaşka bir şeydi.
Bir savaşın beyaz bayrağı gibi, bir zeytin dalı gibi, gökte uçuşan beyaz güvercinler gibi, bir çocuğun ilk oyuncağı gibi; saf barış, saf mutluluk ve saf bir hediye, Tanrı'dan gelen.
"Uyandı mı?" İnanmayan ses Vincent'e aitti. Yorgun, solgun yüzü daha da renksizleşmişti.
Haber iyiydi, güzeldi. Uzun zamandır bekleniyordu da ama duymak, gerçekleştiğini bilmek bizi dehşete düşürmüştü.
Biz ona olanı biliyorduk, kabullenmek için aylarımız, açıklayacak doktorlar vardı. Ama Benjamin? Uyandığında nasıl biri olacaktı? O nasıl kabullenecekti?
"Gidelim." Yerimden kalkarken Vincent'i kolundan tuttum. Şokta kalması iyi değildi, Benjamin'in uyandığı da kesin değildi. Anlık bir bilinç kazanma yaşandıysa bile Vincent bunu kaçırmamalıydı. En azından aylar sonra rahat bir nefes vermesini sağlayabilirdi onu görmek.
Vincent neredeyse sürüklenen bir ceset gibi beni takip ediyordu. Odaya yaklaştıkça çekinceleri artıyordu.
"Ben, gelmesem?" Heyecanlı ve endişeliydi. "Beni görmesi ona iyi gelmez belki."
O kadar istiyordu ki onu görmeyi, aylar sonra bir kez olsun temas kurmaya öyle açtı ki. Yine de onu kendinden öne koyuyordu. Vincent bencil biri değildi ama hayatının kıymetini çoğu zaman bilirdi. Ayıktı, aklı yerindeydi ve bu şekilde Benjamin'i kendinden öne koyuyordu.
"Belki de gelmez," diye kabullendim aralarındakini bilmiyordum. "Ama belki de iyi gelir."
Sönen maviler anında ışıl ışıl parladı. Vincent yalnızdı ve desteklendiğinde kendini daha iyi hissediyordu. Burada olmasaydım muhtemelen uzaktan izler, girmezdi ama kötü ve kritik anlarda abisinin sözünü bekleyen, onu dinleyen uslu bir kardeşe dönüşüyordu.
Çünkü sevdiği insanın onun adına doğru kararı vereceğini biliyordu.
Önce ben odaya girdim. Gözlerim anında yatakta yatan bedenin yüzünü buldu. Gözlerini açık görmek, beklememe rağmen beni şaşırttı. Odanın soluna, onun da soluna ilerleyip hafifçe mesafe bırakarak durdum. Vincent peşimden girdi, ağır adımlarla ilerlerken Benjamin'in ayak ucuna mesafe bırakarak durdu. Gözleri ona değmeye korkuyor gibi başı eğikti.
Tıpkı bir cellada uzatır gibi eğmişti boynunu. Celladının parmağını kıpırdatacak hali olmamasına rağmen cezasına razıydı.
"Benjamin?" Seslenişim gözlerini kırpmasına sebep oldu. Dalgın dalgın tavanı izlerken sesimle bal rengi gözleri bana döndü.