68 (12. YIL)

1.8K 293 160
                                    

Benjamin

Çınar dönmüştü nihayet. Onunla birlikte Pakhan da gelmişti. Üzerimdeki yüklerin hafifleyeceği gerçeği beni tamamen rahatlatamadı.

Günlerdir konuşmuyorduk Vincent ile. Pakhan'ın işlerini ve Çınar'ın yapması gerekenleri yetiştirmekten kafamı kaşıyacak vaktim kalmamıştı. Tabii bir de bu ağır gelen hisler vardı. Artık omuzlarımdan atmak ve hafiflemek istiyordum.

Ama konuşmadan geçen zamanların hepsi bunu sadece öylesine bir düşünce haline getirmişti.

İvaz Kafe'deydik, kafenin kapanma saatiydi ancak arka kısımda kalan rezerve edilmiş masa için ışıklar hâlâ açıktı. Elimdeki bardaklarla Çınar'ın peşindeydim.

"İyi düşündün bunu," dedim bardakları yerlerine koyarken. "Adamakıllı toplanıp bir şey yapmadık hiç."

Sahiden de öyleydi. Yalnız olmaktan ve kafamı patlatan düşünceleri tek başıma göğüslemekten yorgun düşmüştüm artık.

"Yani, baktığında bir arkadaş grubu değiliz." Diye konuşurken peçeteleri bıraktı Çınar. "Pakhan'ın yardımcısıyım ve daha bunun ilan edilmesi üzerinden bir ay bile zor geçmişken kafemde bıçaklandım."

İstemsizce güldüm. "Doğru, ben de silah kullanmada ve öldürmede profesyonel manyağın tekine bebek bakıcılığı yapıyorum."

Durumumuz nedense içler acısı gibi geliyordu ancak Çınar için aynı şeyi söyleyemezdim. Belli ki Pakhan dediğini yaparak işleri ileriye götürmüştü.

Çınar yüzünde aşıkları andıran bir gülümsemeyle peçeteleri koyarken güldüm bu haline.

"Mutfakta cidden cok iyiymişsin." Diye konuştu birden bana dönüp. "O midyeli makarnayı yemezsem gözüm açık gider."

Beni arayıp bir yemek organize etmek istediğini söylediğinde resmen ilaç gibi gelmişti bana. Uzun zamandır mutfağa giremediğimden de yemekleri ben yapmak istemiştim. Günlerdir beynimi yiyip bitiren düşüncelere bir mola vermiş olacaktım bu şekilde.

"Yemek yapmak terapi gibi-" Diye konuşacakken lafımı bölen kapı ve bağırış sesiydi.

"Cinar!" Vincent'in çığlığı ile gözlerimi devirdim.

"Terapi yöntemimi konuşmama izin bile vermiyor." Diye homurdandım istemsizce. 

Vincent, Çınar'ı görür görmez sarılıp iki yana salladı. Yüzünde yine güller açıyordu. Kendimi yiyip bitirmeme rağmen onun gram umursamaması canımı yakıyordu.

Nasıl bu kadar vurdumduymaz olabilirdi? Neden bu kadar iyi kör taklidi yapıyordu?

"Tamam yeter, yaralı zaten." Pakhan'ın müdahalesiyle geriye çekilen Vincent gözlerini devirse de Çınar'a bir poşet uzattı.

"Al bakalım ilk yaralanma hediyesi." Sözleri ve mutluluğu bana o an fazla geldiğinden gözlerimi çektim ondan.

İnsan sevdiği, aşık olduğu adamın mutluluğundan rahatsız olabilir miydi? Anlaşılan ben oluyordum.

"Şapşal."  Pakhan ensesine bir tane yapıştırsa da Vincent gram umursamadı.

"Teşekkür ederim." Dediğini duydum Çınar'ın. Sırıtan yüze daha fazla dayanamarak mutfağa ilerledim.n

"Ben yemeklere bakayım." Bahanesiule mutfağa gittiğimde Vincent, "Ben de bakayım." Diyerek peşimden geliyordu.

Kendimi rahatsız hissettiğim ortamdan uzaklaştırmak istesem de bela peşimi bırakmıyordu.

"Küçük fare?" Keyifli sesine tepki vermedim. Makarnaları tabaklara doldururken iki kere daha seslense de tepki vermedim.

"Benjamin?" Kulağımın dibinde olan bağırışı ile irkilerek ona döndüm.

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin