Benjamin
Şükürler olsun ki Vincent toparlamıştı. Çınar plan için Lev ile birlikte Almanya'ya gidip gelmiş Andrei elimize geçirmiştik.
Ve geri dönme vakti gelmişti. Çınar'ın kafesi konusunda ona yardımcı olmam gerektiği söylenmişti bizzat Pakhan tarafından.
Bu yüzden döndükten kısa bir süre sonra kendimi güzel bir mekanın içinde sandalye sürüklerken bulmuştum.
"Ben Vincent ile uğraşırken bu kadar yorulmuyordum, Çınar." Kafedeki sandalyelerden birine otururken nefes nefese konuşmuştum. Bize yardım eden bir ekip vardı ama onlar ağır işleri bitirip gitmişti. Kalanları biz halletmiştik.
Gülüp, "Vincent'i özledim demenin baska bir yolu mu bu?" Diye takıldı bana ama istemsiz bir rahatsızlıkla öfkelendim.
Vincent ile aramdakiler o kadar gitgelliydi ki ben bile ne olduğumuz konusunda bir cevap veremezdim. Kaldı ki bazı iletişim problemlerim bunu açıkça konuşmamı engelliyordu. Oturup Çınar ile dertleşmeme ya da boşboğazlık etmeme imkan yoktu çünkü istemsiz bir korku hissediyordum.
Yıllarca görmemiştik birbirimizi, ilk tanışmışlığımız üzerinden çok uzun zaman akmıştı. Ona karşı samimiyet hissetsem de bu kendi duygularımı açıklayacak kadar değildi.
"Kahve içer misin?" Diye sordu bakışlarımdan sonra konuyu değiştirmeyi tercih ederek.
Rahat bir nefes aldım.
"Olur." Yerimden kalkamadım çünkü kaburgamdaki yara sızlıyordu. Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen ara ara zorlandığımda acıyordu.
"Vincent çok hızlı toparladı." Diye sohbet başlattı Çınar, tezgahın arkasından bir şeyler yapıyordu.
"Kötüye bir şey olduğu nerede görülmüş." Alayla konuşarak şüphelenmesini engellemeye çalıştım.
Aramızda bir şey olduğunu öğrenirse kötü olabilirdi ki artık Pakhan'ın yardımcısıydı, ekstra dikkatli olmam gerekiyordu. Vincent ile olanlar tamamen karmaşayken bu sorunu biz bilelim ve çözelim istiyordum. Kalanlar aramızın eskisi gibi olduğunu düşünürse daha iyi olurdu.
Tabii ki bu içimi buruk hissettiriyordu. Hâlâ bir parçam dostunun olmasını bekliyordu ve tüm bunlar beni daha çok çekiyordu Çınar'a ama olmazdı.
"Bir hayalin var mı?" Düşünmem gereken bir soruyu pat diye sorduğunda bir süre sessiz kaldım. En sonunda fazla düşünmeden direkt dudaklarımdan döküldü kelimeler.
"Var. Kedim, yemek tarfileri dolu kitaplarım ve sigara-kahve. Bunlarla huzurlu bir gün geçirmem için önce Vincent'i öldürmem gerek." Eh bu bir bakıma doğruydu. Gerçekten Vincent'in olduğu bir hayatta huzurlu bir gün geçirmeyi düşünmek uçuktu.
Hobi olarak vurulup insan öldüren biriydi sonuçta, ne kadar dingin bir gün geçirebilirdiniz ki?
"Yemek yapabildiğini bilmiyordum." Muhtemelen çoğu şeyi unutmuştu zaten. Bu beni biraz üzse de bir şey dememeyi tercih ettim.
"Bir ara boş olunca gel sana yapayım." Dedim aramızda bir soğukluk olmaması içim.
"Vincent neden gelmedi? Meraklı biridir normalde." Doğru tanımıştı. Normalde benden bile önce buraya koşması gerekiyordu ancak sabah yaşanan aksilikleri muhtemelen aklını bulandırmıştı.
"O ve Pakhan bir iş için gittiler." Dedim üstü kapalı.
"Ne işi?"
"Andrei'yi uyandırıp işkence edecekler muhtemelen. Ben de tam bilmiyorum." Diye bildiklerimi aktardım. "Vincent defolup gittiğinde konuşmaya pek fırsat yoktu."