17 (3. YIL)

2.6K 333 66
                                    

Benjamin

Bu yılın iyi geçmesi için ettiğim duaların bu kadar çabuk reddedilmesini beklemiyordum. Düşüncelerim birbirine öyle çok dolanmıştı ki artık ne düşündüğümü bilmiyordum. Yakalayamıyordum kafamın içindeki sesleri. Her şey birbirine girmişti.

Vincent beni öptü!

Bileklerimi sertçe dudaklarıma sürterken kızarıp yara olması önemsizdi. Nasıl yapardı? Ne cesaretle bu şekilde çıkmaza sokardı işleri? Aklındaki şey neydi, ona karşılık vereceğimi mi sanmıştı?

"Piç!" Boş evde yankılanan sesim bana geri döndüğünde gözlerim boş evi süzdü. Bir iş için geldiğimi söylesem de bu ufacık iş için bırakın ülke dışına çıkmayı, odamdan çıkmam bile gerekmiyordu. Ama tutunduğum şey buydu, uzaklaşmak için bahanemi bulmuştum.

Kafamda her anı tekrar tekrar başa sarıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum ama emin olduğum tek şey artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıydı.

"Sarhoştu, mantıksız davrandı." Diye bahane uydurdum. Bana gelmişken alkol kullanmamış mıydı zaten? Sebebi o şampanyanın etkisi de olabilirdi. İlkbahardaydık bu yüzden cinsel dürtüleri de yüksek olmalıydı. Bu durumda alkol ve cinsel istek birleşince bu saçmalığı yapmıştı.

Mantıklı bir bahane olduğunu beynim kolayca kabullendi. Çünkü kanıtların hepsi oradaydı; o girdiğinde aldığım alkol kokusu, içtiği birkac kadeh şampanyanın izleri gözümün önündeydi. Dibimdeyken bile aldığım tek koku alkolün burun sızlatan kokusuydu.

"Muhtemelen bulunduğumuz anı ve kim olduğumu unuttu." Diye bahanemi tastikledim. "Beni kışı ve sonbaharı birlikte geçirdiği biri zannetti bu yüzden zihni bulandı. Aklındaki kişi ben bile değildim muhtemelen."

Doğru olabilirdi! Ciddi ciddi düşündüğümde bahanem bir kılıf olmaktan çıkıp gerçeğe daha da yaklaşıyordu. İçimde bir yer bu düşüncenin yanlış olduğunu düşünse de onu o kadar kolay susturdum ki sanki hiç var olmamış gibiydi.

Ama emin olduğum tek bir şey vardı; artık ona karşı ister istemez temkinli olacaktım. En ufak temas beni gerecek ve hatta ona dokunmaktan bile kaçınacaktım. Bunu görmezden gelip hiçbir şey yokmuş gibi davranırsam bu ileride ona bir fırsat daha verirdi. Öyle bir mesafe koymalıydım ki aramıza sadece çalışan ve patron olduğumuzu iliklerine kadar hissetmeli ve bir daha asla böyle bir işe kalkışmamalıydı.

"İşte böyle, meseleyi büyütme." Dedim kendi kendime. "Uzaklaşmak konuyu ele almakta yardımcı olmayı sağlıyormuş." Gerçekten de öyleydi. Eğer uzaklaşmayıp Vincent ile aynı yerde kalmaya devam etseydim muhtemelen her şey daha kötü ilerlerdi. Çünkü o anda yapacağım ilk şey anın tazeliğiyle tartışmak olacaktı.

Derin bir nefes alıp verdim. İşlerin bu raddeye geleceği kimin aklına gelirdi?

Tak! Tak! Tak!

İrkilerek kapıya çevirdiğim gözlerimle kısa bir an korkudan neredeyse çığlık atacaktım. Sessiz evin içinde yankılanan kapı sesiyle temkinli adımlar atarak kapıya yaklaştım. Deliği olmayan kapının arkasında kim olduğunu bilmiyordum ve bu ısrarcı kişi kapıyı çalmayı bırakmıyordu.

"Kim o?" Sesim gürdü, diğer elimde silahım vardı. Buraya bununla gelmek delilikti ama Bratva tedbiri elden bırakmamayı öğreten bir yerdi.

Beni karşılayan şey yine kapı sesi oldu. Bu kişi belli ki kapıyı açmadan rahat bırakmayacaktı. Silahı doğrudan hamle yapacak şekilde tutup kapıyı hızla açtığımda olan şeyler çok hızlıydı.

Vincent olduğunu görebildiğim beden silahlı elimin bileğinden tutarak beni geriye doğru hafifçe iterken içeri girdi ve bükülen bileğimle bedenimi kapıya yaslayarak kapının kapanmasına sebep oldu. Sırtım ona dönükken gövdem kapıya adeta yapışmıştı. Bileğimdeki el silahı benden aldığında çırpınmaya çalıştım ama her hareket onun ezici gücü karşısında nafile çabalar olarak kaldı.

"Ne yapıyorsun?" Beni bırakması için diğer elimle müdahale etmeye çalışsam da çok geçmeden iki elim bileğinden kavranmıştı tek eliyle.

"Benden kaçtın demek." Sesi buz gibiydi. Öyle tuhaf bir andı ki tüylerim diken diken oldu. Çünkü Vincent bir katil hissiyatı veriyordu. Operasyondaki neşesinin çeyreği bile yoktu.

Çırpınma isteğimi zorlukla bastırarak, "Bırak beni bari öyle konuşalım." Diye ısrar ettim.

Lafımı dinlemeyeceğini düşünsem de beni şaşırtıp bıraktı. Ancak önüme döner dönmez bu sefer ellerim onun elleri arasında başımın üzerinde, kapıya sabitlenmişti. Bana tepeden bakan bedenin koyu mavi gözleri dikkatliydi.

"Konuşacaktım." Dedi mantıksız bir zıtlıkla. Gözleri sert olsa da ses tonu yumuşaktı. "Gitmeseydin özür dileyecektim. Neden beklemedin?"

"Neden mi beklemedim?" Alayla güldüm. "Farkında mısın bilmiyorum ama sen bana yumruk atmadın, kavga etmedik ya da dertleşmedik. Sen beni öptün!"

"Bir anda olan bir şeydi!" Benim bağırışım onunkinin yanında fısıltı kalırdı. "Aklım yerinde değildi önümü bile görmüyordum!"

"Nereden bileyim ben senin aklının içinde miyim?" Diye patladım bende. "Bu sineye çekip, bir daha olmasın diye uyaracağım basit bir şey miydi sence?"

"Abartıyorsun," dedi en sonunda. "Seninle sevişmişiz gibi davranıyorsun. Alt tarafı basit bir öpücük."

"Beni delirtiyorsun." Ne desem anlamıyordu ve artık öfkeden titriyordum yerimde. "Seninle ölsem sevişmem zaten! Basit öpücük bile olsa ateşli bir şey de olsa yapamazsın, yapmamalıydın! Bizim ne olduğumuzun farkında mısın sen? Birden istedin öptün diye görmezden mi geleceğim bunu? Patronumsun diye beni taciz etmene göz mü yumayım?"

"Taciz falan değil." Dediğinde benim aksime o konuştukça sakinleşiyordu sanki. "Yemin ederim kafam yerinde değildi. Sarhoştum, eylemlerim uyuşuktu. Bir daha asla olmayacak."

"Tabii ki de olmayacak." Diye alayla konuştum. "Çünkü bırak senin yanında içmeyi seni evime bile almayacağım artık."

Sözlerim ona ulaştığında elimi tutan eller nihayet beni serbest bıraktı. Geri çekilen bedenle rahat bir nefes alabildim. Vincent bana bir kaç adımlık mesafeden bakarken ben bileklerimi ovuyordum.

"Sakinleştin mi?" Diye sordu dakikalar sonra. Adımları benden uzaklaşıp içeriye gitti.

"Biraz." Diye cevapladım onu. Konuşmak iyi gelmişti en azından kafamın içindeki rahatsız edici teoriler kaybolmuştu. O da bu durumdan rahatsızdı ve kesinlikle tekrar etmeyecekti.

"Nasıl buldun beni, Lev mi?" Diye sordum. Daha buraya geleli yirmi dört saat bile olmamıştı.

Hazırladığım çantayı omzuna asmışken, "Hayır." Diye cevapladı sadece.

"Bir dahakine seni bulmamı istemiyorsan uzakta saklanmayı düşünme." Dedi alayla. "Gerçi her koşulda seni bulurum."

Arkasından onu izlerken peşinden ilerliyordum. Belki de önerisini aklımda tutmalı ve ondan bir şeyler kapmalıydım.

Belli mi olur, belki bir gün onun bile beni bulamayacağı kadar iyi saklanabilirdim.

Şükür yazabildim valla kaç gündür hic istemiyordu canım

Neyse ki çiftimiz sorunu halletti. Bundan sonrası için bazı planlarım var ve bence Çınar artık gelmeli

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin