8 (1. YIL)

2.6K 360 62
                                    

Benjamin

Gözlerim aralanırken ilk hissettiğim şey belimdeki ağrıydı. Acıyla yerimden doğrulmaya çalışırken gözlerim boş kanepeye takıldığında kaşlarım çatıldı.

Vincent neredeydi?

Herhangi bir ses duymayı beklesem de çıt sesi dahi yoktu evde. Belimi ovup ayaklanırken gözlerim mutfakta gezindi. Boş olan mutfakla banyoya yöneldim.

"Vincent?" Banyo kapısını tıklatıp sorarken beni karşılayan şey sessizlikti. Kapıyı açıp içeri baktığımda boş olduğunu gördüm.

Sonraki beş dakikam tüm odaları gezmekle geçti ancak tek bir iz dâhi bulamadım.

Ona yardımcılık yapmaya başlayalı daha iki hafta anca olmuşken bir düzeni olduğundan bir haberdim. Dolayısıyla nereye gideceğini ne yapacağını bilmiyordum çünkü bunu adamakıllı konuşacak fırsatımız olmamıştı.

O gün evinin önündeki korumadan evine girip giyinerek çıktığını ve motora binerek son hızla bir yere gittiğini öğrendim.

Bana tek kelime yazmamıştı.

×

1. Ay

Vincent bir ay boyunca ortalıkta yoktu. Pakhan'ı endişelendirmek istemediğim için ona söylemeyip Lev ile onu aradım.

Ancak bir iz bulmaktan çok uzaktık. Aramalarıma cevap vermedi, mesajlarımı bile görmedi.

Muhtemelen telefonu da kapalıydı. Ve kapatmadan önce tek bir haber bile vermemişti bana.

×

2. Ay

Pakhan'a söylemeye karar verdiğim an ikinci ayda da tek bir iz bulamadığım andı.

Bana endişelenmememi çünkü Vincent'in arada böyle tatil yapmak için gittiğini söyledi.

Yine de bu endişemi azaltmadı. Evrak işleri ve ev düzenlemesiyle oyalansam da içimdeki huzursuzluk azalmadı.

×

3. Ay

Elimde en ufak bir ipucu yoktu. Pakhan'a güveniyordum ama Vincent'i görmeden inanmazdım iyi olduğuna.

Kış ayına girecektik ve bu hastalığını tetikleyecekti. Mani dönemine girecek ve intiharla ilgili düşünceleri sıklaşacaktı.

Ya intihar ederse? Ya dayanamaz ve kendi yaşamına son verirse?

Korku ve endişe çok derindi ancak bir izin olmaması daha da yorucuydu.

×

4. Ay

Vincent'in evine gittim. Belki bir şeyler bulur da ulaşırım diye aradım ama yoktu.

Bana gelirken giydikleri kirli sepetinde duruyordu. Beynim öyle durgunlaşmıştı ki napsam kendime gelemiyordum. Bipolar rahatsızlığı olan kişilerin videolarını izliyor ve mani dönemindeki hallerini gördükçe dayanılmaz bir korkuyla kendimi dışarı atıyordum. Vincent bir sorumluluktu ve ben daha yeni onu hayatıma almışken başarısız olmak istemiyordum.

Vincent de dâhil kimse ölmeyi hak etmezdi üstelik kendi zihniyle anlaşamadığı için.

Beni biraz rahatlatsın diye evini temizledim. Kıyafetlerini yıkayıp, ütüleyip katladım. Yemekler yapıp buzluğa koydum.

İyi geldi ancak gün bittiği an o apansız huzursuzluk tekrar geldi.

×

5. Ay

En korktuğum şey oldu ve yokluğuna alıştım. Artık evine gitmemeye ve mesajlar atmayı bırakmaya başladım. Çünkü Pakhan ilkbaharda geleceğini söylemişti.

Acısını tek başına yaşayıp iyileşince dönüyordu.

Sonbahar ve kış onun gizlenme zamanıydı.

Bu aslında yeni yılımıza tek başıma gireceğim demekti. Tam anlamıyla bir yıldır değildi ama bu beş ay dolu dolu bir yıl gibi hissettirdiğinden ben bir yıl diyordum.

×

6. Ay

Havalar ısınmaya başladığında Moy'un Artık irileşmiş olan bedeni hemen yanımda uykulu bir vaziyette duruyordu. Bense evden çıkıyordum.

Artık yirmi yaşına girmiştim sene olarak. Önceki yılımdan bir farkım yoktu ama içten içe büyümüştüm ve farkındaydım.

Aynı zamanda bugün Vincent'in gelmesi gereken gündü. Mesajlarımı gördüğünü tesadüf eseri fark etmiştim. Tek bir cevap alamadığımda ise endişe yoğunlaşmış ve kendimi şu an olduğu gibi yollara atarak evinin önünde bulmuştum.

Kendi gözümle görmeden inanmayacaktım iyi olduğuna. Teyzem de ölmeden önce hep iyiyim derdi ama değildi. O biliyordu, ben hissediyordum ama ikimiz de görmezden geliyorduk. Ancak gitmişti işte.

Vincent'in de gitmesini istemiyordum. Yeni patronumdu, Pakhan'ın ricasıydı.

Kapısının önüne dikilişim o kadar aniydi ki sanki evden buraya ışınlamıştım. O bir buçuk saatlik yolun nasıl geçtiğini bilmiyordum bile.

Kapıyı tıklatırken sabırsızdım. Ancak geri dönüş olmadığında özel mülkiyet durumunu boşvererek yaptırdığım yedek anahtarla içeri girdim.

Yatak odasına baktığıma gördüm onu. Yatakta uzanmış dağınık bir durumda uyuyordu. Yatakta öyle orantısız duruyordu ki nasıl böyle uyuyabildiğine hayret ettim.

"Evimin anahtarını sana verdiğimi hatırlamıyorum." Boğuk sesiyle konuştuğunda ifadesizce onu süzüyordum.

"Ben de." Diye cevaplarken bir yara arıyordum ama hayır, bilekleri, sırtı, boynu sapasağlamdı.

"Hazır gelmişken şu perdeleri indirsene, güneş gözümü sikiyor."

Umursamaz ses tonuyla yutkunmaya çalışarak dediğini yaptım. Bunca aydır beni rahatça uyumaktan alıkoyan o korku ve endişe tamamen yersizdi. Vincent benden bile iyi durumdaydı.

"Bir dahakine gidecekseniz haber verin." Dedim odadan çıkarken.

Boşuna endişelenmişim. O gayet iyiymiş, umurunda bile değilmişim. Bir cevap vermeyi geç görmesine rağmen bir de görmezden gelmiş. Aptal Benjamin! Niye bunca ay korkuyla onu aradın? Niye bunca ay az uyuyup tüm vaktini onun için endişelenerek geçirdin?

Öfke ve hayalkırıklığıyla omzum üzerinden uyuyan bedene baktım. Hemen sonra önce odadan sonra evinden çıktım.

Bir daha asla onun için endişelenmeyecektim. Çünkü bu hayalkırıklığı denen duygu çok boktandı ve sandığımdan daha çok acıtıyordu.

Vee birinci yılımız (aslında 6 ay ana biz bir yıl diyelim) bitti

Ne düşünüyorsunuz?

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin