Ben bunu panoda birisine dedim instada da paylaştım ama duymayan falan varsa sonraki bölüm final şekerler
Haberiniz ola
Haydi, iyi okumalar
×
Benjamin
Mikhail ve Vincent kapıda belirdiğinde her şey güzeldi. Çınar ile yan yana son dokunuşları yapıyorduk. Mutfaktan ayrılmak ve asıl olaya dönmek istemsizce enerjimi kaybetmeme sebep olmuştu. Vincent ile bir yılın ardından ilk kez yüzyüze gelecek olmak tüylerimi diken diken ediyordu ama bunu er ya da geç yapacağımızı bildiğimden kaçmak anlamsız geliyordu.
Kapıda beliren iki gölgeyle bakışlarım oraya döndü. İlk önce Mikhail girdi içeriz siyah kumaş pantolon, siyah gömlek giymişti. Sıcacık bakışları aşkla Çınar'a döndüğünde onları tekrar böyle mutlu görmek içimi huzurla doldurmuştu.
Hemen sonra Vincent girdi içeri. Bol bir eşofman üzerine siyah boğazlı bir kazak giymişti. Vincent'i süzdüm. Kesinlikle bana kıyasla solgun ve soğuktu. Bu şekilde olacağını bildiğimden beni şaşırtmadı bu görüntü. Elleri cebinde dalgın bir ifadeyle ayaklarını izliyordu.
İstemsizce kalbimin hızlandığını hissettim. Sadist tarafım pişmanlığından keyif aldı ama bu yoğun bir his değildi.
"Hoş geldiniz." Diyerek böldü sessizliği Çınar. Mikhail ona gülümsedi.
"Selam-" Vincent kafasını kaldırıp karşılık vermek üzereydi ki Çınar'dan bana kayan bakışlarıyla kalakaldı. İstemsizce gerilmiştim ben de.
Bir hayal olup olmadığımı anlamaya çalışır gibi süzdü beni. Orada öylece kalırken bir adım bile atmadı, dilimizi yutmuş gibi sessizliğe bürünmüştük.
"Gelsenize, dikilmeyin orada." Sessizliği bozan yine Çınar olmuştu ki bu ona içimden bir teşekkür yollamama sebep oldu. Sessizlik ve gerginlik omuzlarımdaki baskıyı epey arttırıyordu.
Mikhail'in hareketlenmesiyle Vincent de onu takip etti. Mikhail Çınar'a sarıldığında Vincent ile hala göz teması kuruyorduk.
Onlar sarılırken daha fazla ayakta dikilmek istemeyerek masaya gecip sandalyeye oturdum. Vincent gölgemmiş gibi takip edip özellikle karşıma geçti.
Gözlerimi kapıya çevirip göz temasını bölsem de Vincent açıkça beni izliyordu.
"Ee, yemeklere başlasak mı?" Mikhail ile Çınar otururken sessizliği bozma görevini yine Çınar almıştı.
"Olur." Hızla ayağa kalkıp mutfağa giderken arkama bakmadım. Ama Vincent ben göz hizasından çıkana kadar bana baktı, bunu biliyordum çünkü bakışlarının ağırlığını hissetmemek mümkün değildi.
Çorbaları dolurduğumuzda neyseki Çınar bir şey demedi. Kendi ruh halimde sessizliğe bürünmüştüm. Bir yanım bu yüzleşmeden koşarak uzaklaşmak istiyor ama diğer yanım bitsin artık istiyordu.
İki tabağı o diğer ikisini de ben aldım, masaya döndüğümüz an başlayan gerilimi görmezden gelerek bir tanesini önüme diğerini Çınar'ın önüne bıraktım.
Üçümüz kaşığı alıp çorbayı içmeye başladığımızda bakışlarımı kaşığımdan ayırmıyordum.
Vincent hareketsizce kaldığı her dakika istemsizce geriliyordum. Bu görmezden gelme oyununu sabaha kadar oynayabilirdim ama o bunu yapmayacaktı.
Ve beni kanıtlar nitelikte konuşan o oldu.
"Kalmanı istemek fazla mıydı?" Diye sordu. İlk soracağı soruyu kafamda defalarca tahmin etmiştim ama bu onlardan birisi değildi. Yine de sessizliğe tekrar bürünmedim.