Benjamin
Önümdeki dosyadan kafamı zorlukla kaldırdığımda çoktan öğlen olmuştu. İşe öylesine odaklanmıştım ki beynim zonkluyordu sanki. Ayların işini sırf oyalanmak için birkaç gündür bitirmeye zorluyordum kendimi. Düzenim zaten alt üst olmuşken bari yapabildiğim kadar işe kendimi gömüp, bir işe yarıyormuş gibi hissetmek istiyordum. İşten bağımsız patronumun gitgelleriyle uğraşmak daha yorucuydu ve zaten benim işim değildi.
Boş evin sessizliğini dinledim. Çınar taşınalı aylar oluyordu. Pek sık görüştüğümüz söylenemezdi. Zaten o işle oldukça meşguldü. Bu dünyaya alışmaya çalışıyordu.
Moy ve ben tekrar baş başa kalmıştık. Çoğunlukla uyumayı sevdiğinden sessizdi. Arada kendini sevdirir sonra köşesine çekilip uyuklardı.
Vincent ise, yanına girdiğim o beş dakikalık süreç sonrasında hiç yüz yüze gelmemiştik. Ona bakacak kişileri, yemesi gerekenleri, pansuman zamanlarını belirlemiştik doktoruyla. Onunla kişisel olarak ilgilenecek kişi de Denis olacaktı. Her durumda arayıp beni soru yağmuruna tutmasa daha iyi olabilirdi ancak ne yazık ki elimden gelen pek bir şey yoktu.
"Acıktın mı, Moy?" Kedimin ayaklarıma sürtünüp miyavlamasıyla kendime geldim. Moy'u biraz şımartmıştım çünkü hemen hemen her şeye burun kıvırıyordu ancak ona bakmaktan şikayetçi değildim.
Yerimden doğrulup sızlayan belimi hareket ettirerek peşimden gelen Moy ile salona ilerledim. Mama kabını özel deterjanıyla güzelce yıkayıp içine en sevdiği kuru mamayı döktüm. Onun yeme sesini dinlerken aynısını su kabı içinde yapıp suyunu tazeleyerek yanına bıraktım. Gelen memnun mırıltılarla onu okşarken beni umursamadı. Yine de yanımda olduğunda kendimi daha iyi hissediyordum.
Çalan kapıyla ikimiz de irkildik. Moy yemeye devam etse de benim mecburen yerimden kalkıp kapıya bakmam gerekti. Lev ile bir iş için konuşmamız gerekecekti muhtemelen o gelmişti.
Ancak kapıyı açtığımda gördüğüm kişi tamamen sürprizdi.
Denis kapımın önünde dikilirken sorgulayan bakışlarım üzerindeydi, "Bir sorun mu var?" Diye sorarken aklım Vincent'e kaymıştı.
"Konuşmamız gerek." Başka bir şey demeden evime girerken arkasından sinirle baktım. Ancak olan olmuşken yapabileceğim en iyi şeyi yaparak kapıyı kapatıp onu takip ettim.
Salonda oturmuş etrafı süzerken ben de karşısına geçtim. Çay kahve ikramında bulunmadım ki görünüşe göre o da bunun için burada değildi. Birbirimizden haz etmediğimiz gün gibi ortadayken zorlama kibarlıklara gerek yoktu.
"Vincent ile aranda ne var?" Beklenmedik sorusu salonuma bomba gibi düşerken sorusunu anlayamadığımı hissettim. Neyi sorguluyordu?
"Patronum." Dedim basitçe açıklamak ister gibi. Zaten bilmiyor muydu?
"Yalan söyleme." Sinirle gözlerini devirdi. "Vincent uyandığından beri seni sayıklıyor, durmadan seni arıyor, uyurken adını söylüyor. Nasıl bir patron çalışanına böyle davranır?"
Sözlerindeki öfke beni etkilemedi çünkü şaşkınlığım daha ağır basıyordu. Vincent beni mi sayıklıyordu? Beni mi istiyordu? Madem öyle neden tam tersi davranıyordu?
Vincent'i bir gün çözmeyi başarırsam öldüğümde gözlerim açık olmazdı.
"Neden ona sormuyorsunuz?" Diye sordum şaşkınlığımı yenmeyi başarıp. "Bu durum benimle ilgili değil."
Şaşkın bir ifadeyle kalakalsa da bir şey demedi. Birkaç saniye etrafı süzüp sözlerini düşündü. En sonunda bakışları bana döndüğünde gözlerinin içinde çılgın bir karanlık vardı.
"Vincent benim." Dedi her harfe vurgu yaparken. "Senden önce ben vardım ve sonra da olacağım. Vincent ve ben bir çiftiz anlayacağın, eğer aklını çelmeye çalışır, yoluma çıkarsan pişman olursun."
Elbette beklediğim sözlerdi. Viktor'un da bahsettiği gibi Denis bir ilgi delisiydi ve Vincent belli ki dolaylı da olsa benim yüzümden ona yüz çevirmişti. Şimdi böyle tırnaklarını göstermesi sürpriz olmamıştı.
"Vincent benim patronum." Diye tekrar ederken sesim bıkkındı. "Benim için yeri bu. Ondaki yerimi ve konumumu bilemem ve bu durum beni zaten ilgilendirmez. Bir problem arıyorsan asıl kaynağa gitmelisindir. Ve siz yanlış yerdesiniz."
Samimiyetsiz kibarlığım ve sözlerimin pek bir anlamı olmadı. Gözleri hala o karanlığa ev sahipliği yapıyordu.
Saniyeler sonra ayaklanıp evimi terk etmeden önce, "Dediklerimi unutma." Demeyi ihmal etmedi.
Evimde tekrar yalnızdım ama bu sefer sinir ve rahatsızlık hissi daha yoğundu. Kolayca evime girilip çıkılmasından artık hoşlanmamaya başlıyordum.
Ani ziyareti atlatıp Lev'i aradığımda yolda olduğunu söyledi. O gelene kadar atıştırmalık hazırlamak için kolları sıvadığımda saat çoktan akşamı gösteriyordu. İşimi bitirip her şeyi salona taşıdığımda kapı sesiyle oraya yöneldim. Bu seferki misafirin beni şaşırtmayacağını düşünsem de evren benimle aynı görüşü paylaşmıyordu.
"Naber seksi?" Lev'in arkasında dikilen Viktor'u görmemle aptal gibi duraksadım.
Kendime gelmem ve yollarından çekilmem bir kaç saniyemi aldı, "Selam." Diye karşılık verdim onlar içeri geçerken.
"Sana geleceğimi söylediğimde yapıştı bırakmadı peşimi." Lev hazırladığım atıştırmalıktan yerken Viktor gülümseyerek bana döndü.
"Elim boş gelmedim en azından!" Bana baksa da sesi Lev onu duysun diye yüksekti. "Baktım içmeyi seviyorsun, sana getirdim."
Elindeki soğuk votka şişesini uzattığında minnetle aldım. Bu geceyi oldukça sinirli bitireceğimi düşünsem de fikrim değişmişti. Viktor kesinlikle beni eğlendirecekti.
"Sen geç ben içecek için bardak ayarlayacağım." Diyerek onu salona gönderdiğimde benim adımlarım da mutfağı bulmuştu.
Demir kovaya şişeyi koyup etrafını soğuk su ve buzla doldurduğumda shot bardaklarını ve birkaç limon dilimini hazırlayarak ferah bir tepsi hazırlamıştım.
İçeriye yönelmek üzereyken çalan telefonumla tepsiyi geri bırakıp cebimden çıkardım telefonu.
Arayan Vincent'ti.
Açıp açmama konusunda gidip gelsem de açmamayı tercih ettim. Sessizde çalan aramayı görmezden gelerek mesaj bölümüne girdim.
Vincent'in bakıcısı ve korumaların olduğu gruba yazdım.
Benjamin:
Vincent iyi mi? Problem var mı?Bakıcı:
İyi efendim pansumanı yeni değiştirdik, hazırladığım çayı içiyorKoruma:
Evde problem yok, yabancı biri ya da şüpheli bir şey görmedik.Mesajlardan sonra endişem silindi. Bir sorun olup olmadığını sorgulamazsam içim rahat etmezdi. Belli ki Vincent keyfi arıyordu ve bu durum açıp açmamayı bana bırakıyordu.
Açmayı reddederek elimdeki tepsiyle içerideki iki adamın yanına gittim. İçimde bir yer sızlasa da doğru olan buydu.
Bu son yıl bakın hatırlatayım da
Sonra düzeleceğiz