Açık işkence tasvirleri!!!
×
Deponun dışı ilkbaharın yağmurlarına eşlik etse de içerisi yangın yeriydi.
Benjamin bağlandığı sandalyede korku ve şaşkınlıkla Vincent'i izlerken, Vincent geri dönüşü olmayan bir yola çoktan girmişti. Artık onun için zamanı geriye alma gibi bir seçenek yoktu. Aklı bir karış havada değildi bu kararı verirken lakin bal gözlü oğlanın nemli gözleri kısa bir an duraksamasına sebep olmuştu.
Ancak her şey için artık çok geçti.
"Ne ricası ne diyorsun?" Diye tekrarladı sorusunun farklı bir halini Benjamin. Ne için burada olduğunu bir anlayabilseydi belki tatlı dille yılanı deliğinden çıkarırdı ama sorusunun cevapsız kalışı mecazen de elini kolunu bağlıyordu.
"Biliyor musun yalnızlığı sevmem." Dedi Vincent eline siyab eldivenleri takarken. "Bratva'nın Ölüm Makinesi olmayı da sevmiyorum. Bu boktan çelişkileri de sevmiyorum, bu durumda olmayı da sevmiyorum. Lafımın dinlenmemesinden de nefret ederim."
Tek tek nefret ettiklerinden bir liste yaparken buruşan yüzü bile memnuniyetsizliğini gösteriyordu. Yapmayı hiç istemese de sanki mecburmus gibi davranıyordu ancak hepsi onun elindeyken çaresiz rolü yapması hiç inandırıcı değildi.
"Vincent kendine gelmelisin, saçmalıyorsun. Yanlış bir şey yapıyorsun, pişman olacaksın." Deli birisinden aklını başına almasını istiyordu Benjamin. Çaresizce eli kolu bağlıyken anlamsız sözler dışında kullanabileceği bir şey yoktu. Bu saçmalığı fark etsin ya da birisi onu bu rüyadan uyandırsın istiyordu ama her şey çok gerçekti.
Vincent sözlerini kulak arkası etti, "Ama elden ne gelir, her şeyi yaptım." Sanki sözü hiç kesilmemiş gibiydi.
"Sonra fark ettim ki aslında benim en çok nefret ettiğim şey ne bu hayat ne de kendimim." Koyu mavi gözler bal rengi gözlerle çakıştığında içinde salt gerçeklik vardı. "Senin gitme ihtimalinmiş nefret ettiğim şey."
Benjamin duraksadı. Bu deli ne dediğinin farkında mıydı? Önce onu fütursuzca öpmüş, ürkmesine neden olmuştu. Şimdi ise onu bağlayıp ne yapmayı amaçlıyordu?
Benjamin öylece ona bakarken zihninde çığlık çığlığa yankılanan sözler onu ürküttü.
Vincent onu seviyor muydu?
Benjamin buna inanmak istemedi. Katiyen karşıydı bunu kabullenmeye. Ne olursa olsun Vincent gibi birinin onu sevmesine ihtimal bile vermesi komikti. Taban tabana zıtlarken böylesi mümkün değildi.
"Gitmeyeceğim bir daha." Dedi Benjamin zihnini ve içindekileri görmezden gelerek. "Konuştuk bunu, gitmeyeceğim."
Ancak Vincent pek ikna olmuş gibi görünmüyordu.
Sessizce önündeki bedene döndü. Sessizce kendisinin fark edilmemesini dileyen sedyedeki beden ona dönen bakışlarla çırpındı ancak bir milim bile kaçamadı.
Vincent eline aldığı ince bir bıçakla sakince yüzüne yaklaştı bedenin. Bıçağın ucu hafifçe elmacık kemiklerinin üzerine derin bir çizik açtı. Benjamin gözlerini kaçırırken Vincent keskin bıçakla deriyi kaslardan ayırmaya başladığında sergilediği işçilik muazzamdı. Tıpkı bir doktor ve bir terzinin ortak kefede var olması gibiydi. Özellikle neyi nereden ayıracağını biliyor ve tıpkı bir kumaşın iplerini sökmek gibi onu söküyordu. Deri yavaşça etten ayrılmaya başladığında Benjamin kusmak istedi, kan yoğun kokusuyla depoyu doldurdu.
Vincent bir ölüm meleği kadar güzel ancak bir iblis kadar acımasızdı. Ölümü haber veriyordu ama acısını eksiltmiyordu. Acı oradaydı ve sedyedeki adam bunu en zayıf olduğu yerde; yüzünde hissediyordu.
"Bratva için ilk çalıştığımda uyuşturucu kullanıyordum." Dedi Vincent önündeki işten gözlerini ayırmadan. Altındaki bedenin acılı seslerini bastırıyordu gür sesi. "Kendimde değildim ama mutluydum. Türkiye'ye geldiğimde Mikhail için geldim. Kardeşimden ayrılmak istemedim. Aslında yaptığım çoğu şey kendim için değildi."
Sözlerinin açıklayıcılığına zıt bir şekilde vahşiydi iri elleri. Siyah eldivenden yere damlayan kan damlaları onu bir katilin teslimatçısı gibi gösteriyordu.
Tanrı'ya ölümü teslim eden kurye. Diye düşündü Benjamin.
"Yirmi altı yıllık hayatımda kendime istediğim tek şey sensin, küçük fare." Sözleri öyle vurucuydu ki kısa bir an Benjamin onun ne yaptığını, ona ne yaptığını unuttu. Sanki önünde bir adamın yüzündeki deriyi yüzmüyormuş gibi itiraf ediyordu içindekileri.
"Seni gördüm, evime gelmeden önceki yıllarda, daha ilk gelişinde gördüm seni. Masum masum bakarken çocuk gibiydin ve dedim ki, bu velet buraya bir ay bile dayanmaz.
Yanıldım. Seni sonraki yıllarda evime ilk kez geldiğinde yeniden gördüm ama sen de bir şeyler farklıydı. O masum bakışlar değişmişti, tavırlar ve yüz ifadelerin başkaydı. O an bir saniyeliğine seni ilk kez gördüğüm an geldi aklıma. Şimdi değil ama eskiden yüzün küçük farelere benziyordu. Şimdi iblisin yarattığı kışkırtıcı bir büyücü gibisin."
Sanki normal bir muhabbet ediyormuş gibi konuşsa da yüzden tamamını söktüğü deriyi bir paçavra gibi atarken pek normal değildi. Bayılan adam artık ses çıkarmıyordu.
Vincent adamın üzerindeki ince tişörtü keserek çıkardı. Anlaşılan sıra gövdesindeydi.
"İyi izle," dedi Vincent. "Gözünü ayırma. Madem patronunum lafımı dinle. Alış buna, Ölüm Makinesi'nin yardımcısısın sen."
Ve ondan sonraki saatler boyu Vincent önündeki adamın derisini yüzdü. Benjamin gözlerini sıkıca kapatsa da önündeki manzarayı silemeyeceğini biliyordu. Kusmak istiyordu ama bir türlü yapamıyordu.
Dışarıda çoktan yağmur durmuştu. Hava kararmış gece yarısı olmuştu. İnce işçilik gerektiren bu deriyi ondan sökmek zor olsa da Vincent profesyoneldi.
İşkence deriyi söktüğünde bitmedi. Bazı deri parçaları Benjamin'in ayaklarının önündeydi ve bu o kadar mide bulandırıcıydı ki Benjamin o an yok olmak istedi.
Yirmi bir yaşında bu yaşadıkları çok ağırdı. Çocuk aklıyla düşünmüyordu ama bu kaç yaşında olursa olsun vahşetti ve midesini daima bulandıracaktı.
"Bana bak." Vincent işini bitirmiş, ellerini temizlemişti. Benjamin gözleri kapalı olduğu için görmemişti bunları. Hemen dibinden gelen sesle korktu. Gözleri sanki bu fısıltıyı bekliyormus gibi doldu. Yaşlar hızla yere düştü.
Vincent Benjamin'i çözdüğünde Benjamin kaçmak istedi ama odadan çıkabilse de depodan tamamen çıkamadı.
"Daha bitmedi." Kolundan tutan Vincent onu bir masanın önüne getirdi. Titreyen ayaklarıyla ayakta kalmaya çalışan Benjamin anlamayarak ona baktı.
Saniyeler sonra önünde duran bir kağıt ve kalemdi. Benjamin dolu gözlerini silerek yazıyı okuduğunda kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissetti.
Sgovor, yazan şey buydu.
"Bunu imzala." Dedi Vincent ciddi bir şekilde. "İmzalamazsan içerideki oyuncu yerine sen geçersin ve yeni bir oyuna başlarız."
Ciddi değildi, nedenini bilmediği bir şekilde Benjamin'e zarar vermektense kolunu kesmeyi tercih ederdi. Ama zorundaydı, bunu imzalarsa gitmeyeceğine inanırdı.
Öte yandan Benjamin'in karşı çıkmaya takati yoktu. Düşünmedi, uzaklaşmak ve kusmak istedi. Kalemi eline alıp imzaladığında aklında hiçbir şey yoktu.
Artık gidemezdi.
Evet bu sahne memur bey
Kusura bakmayın vincent biraz(!) toxic ama halledeceğiz zaten normal olmadığını anlamışsınızdır Yardımcı'da
Haydi Eyvallah
Insta: Fromthemonlight