Benjamin
"Uyuşturucu kullanmaya başladı."
Cümle öylesine şaşkınlık vericiydi ki her hücrem şoka girmişti sanki. Kolayca, sanki zahmetsizce dökülmüştü dudaklarından bu cümle. Ancak böyle olmamalıydı, hissettiklerim beni alarma geçirmişti. Her bir düşüncem endişeyle çığlık atıyordu.
Vincent kendine ne yapıyordu?
"Ne zamandan beri?" Diye sordum şoktan sıyrılabildiğimde.
"Bilmiyorum, tesadüfen gördüm." Dedi burnunu çekerken.
Beynim düşüncelere öyle hızla atlamıştı ki farkında olmadığım ne varsa şimdi tek tek gözümün önüne geliyordu. Yine kayboluyordu sonbahar ve kış aylarında, eskiye döndüğümüz ve onun Denis ile takıldığına inandığım için endişelenmiyordum. Bahsettiği gibi sigara, seks ve kafa dinlemeyle geçiriyor sanıyordum onca yılı.
"Onu mahvettin." Denis nefretle bakıyordu bana. "Bana gelmiyor, kulüplere gelmiyor. Yalnız kalmaktan korkan adam kendini yalnız bırakıyor. Senin yüzünden. Hep kabus görüyor, hep senden özür diliyor, seni sayıklıyor ve ağlıyor bazen. Bazen, seni buldukları o evin çatısına gidiyor. Saatlerce orada içiyor."
Sözleri vicdanıma, kalbime, zihnime saplanan birer ok gibiydi. Burnumun sızladığını hissediyordum, sanki zihnim çoktan biliyormuş gibi Vincent'in hüzünlü tablolarını gözümün önüne getiriyordu.
"Eve gelmiyor mu?" Diye sordum. Duyduğum bu yeni bilgiler beynimin çalışmasını engelliyordu sanki.
"Geliyor, bir hırkaya sarılıyor. Tavanı izliyor, beş gün hiç uyumadan öylece odaya kendini kilitlediğini biliyorum." Anlatırken ızdırap çekiyordu sanki ama on mislini kalbime yüklediğinden habersizdi.
"Eskiden olsa, benden çıkarırdı acısını. Rahatlamanın bir yolunu bulurdu. Yine hüzünlü olurdu ama bu denli kaybetmezdi kendini. Yine içerdi, sarhoş olurdu ama uyuşturucu..."
Orada öylece oturmuş duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Bundan önceki sene onu ofiste gördüğümde bu son görüşmemizdi.
Çok yorgun bakıyordu Vincent, yeni hatırlıyordum. Farklı bir yorgunluk, çaresizlik ve dalgınlık vardı mavilerinde. Ailesinden bahsederken duvarları izleyen bakışları, içini açmaya bu denli aç oluşu, her bir bilgiyi benden sakınmadan dökmesi tek tek belirdi zihnimde.
Vincent kendini sessizce mahvediyordu ama bunu öyle sessiz yapıyordu ki anlamıyorduk.
"Mutlu musun?" Denis'in bağırışıyla ona döndüm. "Onu bu hale getirdiğin için mutlu musun?
Vincent hasta, bunu bilmene rağmen onun yanında olmayı reddettin. Yardım etmek yerine köstek oldun. Onu iyileştirmek yerine hasta ettin. Bir işi bile gerçekten yerine getiremedin sen.
Umarım vicdanın yüzsüzlük yapıp sızlamıyordur çünkü onu bu hale getiren senken üzülmeye hakkın yok!"
Belki umursamamalıydım, duymamalı ya da sarhoş olduğunu kendime hatırlatmalıydım ama yapamıyordum.
Kendimi savunmak bile gelmiyordu içimden. Hatta öyle bir çıkmaza girmiştim ki keşke bu gece evime giren o geceki adam olsaydı da bunları hiç duymasaydım.
Kendimi öyle yorgun bir durumda buldum ki sanki yüz asırlık bir yük omuzlarımda katlanarak beni ezmeye başlamıştı.
Başarısız olmuştum. Eskiye dönersek Vincent de eskiye döner, iyi oluruz sanmıştım. Ancak içten içe ben ne kadar değiştiysem belli ki Vincent de aynı kalmayı reddederek değişmişti.
Nerede hata yapmıştım? Suçum neydi?
Vincent hastaydı, hüzünlü tarafını gizlemek ya da bastırmak için öfkeyi kullanmıştı. Şimdi anlıyordum, Vincent manik döneminde aslında öfkeli olmuyordu. Yaralı bir aslan gibi, yarasını gizleyip öfkesini haykırıyordu.
Oysa canı acıyordu. Gizlemek için çırpındığı şey yarasıydı, geçmişiydi, özlemiydi, korkusu ve hayaletlerdi. Vincent dış görünüş olarak bir yetişkin olsa da aslında fazlasıyla küçük bir oğlanı andırıyordu. Küsüyor, tıp oynuyor, dolaplara saklanıyordu.
Çünkü o hala annesini bekliyordu, geri gelmesini ve onun hayatında ona destek olan o insan olmasını istiyordu.
Vincent annesinin öldüğü yaşındaydı hala. Büyümeyi kabullenemiyordu çünkü ancak o zaman veda etmiş olacaktı ve veda etmek demek annesini tamamen unutmak demekti. En azından o böyle düşünüyordu.
Yerimden doğrulup evden çıkarken arkamdan bıraktığım Denis umurumda değildi.
Vincent'e telefon ettim ama açmadı. Defalarca kez telefon ettim ama bir kere bile cevap vermedi.
Evine gitmek için yola çıkarken dua ediyordum içten içe.
Tanrım, lütfen orada olsun. Lütfen ona sarılayım, özür dileyeyim, yardım edeyim.
Tanrım lütfen onu bırakma, o inanmıyor olsa bile lütfen onu koru. Ona sarıl, yardım et.
Ve lütfen benim geç kalmamı engelle.
Bir kabusun içindeymişim gibi karanlığın içinde son hız ilerlerken kan ter içindeydim. Teyzemi bulduğum o halde onu bulacağım diye ödüm kopuyordu.
Onu kaybetmek istemiyordum. Her ne olduysa halletmek, belki de zorla tedavi ettirmek istiyordum. Vincent hakkında emin olduğum tek şey tedavisiydi. Eskiden de buna inanıyordum ama şu an on yıllık bir paradoksun zincirini kırmaya yemin etmiştim sanki. Vincent'in ölümüne hazır değildim, ölemezdi.
Vincent kahraman değildi belki ama benim için kurşun önüne atlarken kahramanım olmuştu.
Vincent küçük bir çocuk değildi belki ama saçlarını okşadığımda benim için öyleydi.
Vincent bakıcılık hakkında en ufak şey bilmezken benim icin onlarca kitap okumuştu.
Vincent için hep şiddet meyilli derlerdi ama be kadar öfkeli olursa olsun bana asla elini kaldırmamıştı.
Kalpsiz değildi, bileğindeki fare ve göğsündeki mor sümbüller bunun kanıtıydı.
Vincent açıkça onun hayatına karıştığımı ima ediyordu.
Bense, onun icin hiç olmadığım bir kişiye dönüşmüştüm.
Biz birbirimizi değiştirmiştik, Vincent cok yol katetmişti aslında. Bu yüzden istemiyordum, korkuyordum ölmesinden, zarar görmesinden.
Benim hatam yüzünden olsa bile.
Vincent bu engeller dışında yaşamayı çok iyi beceriyordu. Onlarca bitkisine bakıyordu mesela, hesabına el koyduğumda bağış yaptığı onlarca dernek olduğunu görmüştüm, sevdikleri ve ekibi söz konusu olduğunda kolayca hayatını gözden çıkarıyordu.
Vincent, yaşasa, yaşamayı becerebilse aslında hepimizden daha iyi yaşayabilirdi.
Ve ben yaşamasını kendimden bile çok istiyordum.
Evinin önüne geldiğimde kapıyı durmaksızın çaldım. Elimin içi kızarana kadar, durmaksızın hiç ara vermeden adını bağırarak çaldım.
"Vincent! Kapıyı aç, lütfen!" Bağırışım bahçeyi inletiyordu ama cevap yoktu.
Mutfak penceresinden girmeyi denedim ama başarısız oldum.
Korkum tarafından alt edilmekten nefret ediyordum, silahı alıp kapıya sıkarken yaptığım şeyi düşünmeme sebebim buydu.
Açılan kapı beraberinde üç haberi getirdi;
Ben Vincent için her şeyi yapardım, yapacaktım.
Vincent kesinlikle bir patron ya da arkadaştan çok daha fazlasıydı.
Ve ev bomboştu.