Benjamin
Birisi on beş altı yaşımdaki bana gelip, teyzen ölecek ve rus mafyası seni adamı yapacak hatta birisine yardımcılık yapacaksın ama o kişi seni yok sayıp öfkeden delirtecek, dese kafayı yediğini düşünürdüm.
Ama şimdi yirmi bir yaşına girmeye hazırlanan biri olarak hiçbir şey deli saçması değil aksine hiç olmadığı kadar 'gerçekti'.
Görmezden gelme işinde ustalaşmam gerektiğini biliyordum. Vincent patronumdu ve onunla duygusal bağ kurmam yasaktı. Ben sadece onun işini kolaylaştırmak ve önündeki engelleri kaldırmak için vardım. Onun dışında kalan her şey onu ve hayatını ilgilendirirdi.
Ama iflah olmaz bir aptaldım işte. Pakhan'ın sen de ailedensin sözünü kendimce ciddiye almış duygularımın iplerini salıvermiştim. Beni abim gibi gördüğüm kurtarıcımdan ayırdığı için Vincent'e çocuk gibi kin gütmüştüm. Hasta olduğunu bilmeme rağmen bu kini ve öfkeyi sürdürmüştüm çünkü işin aslı, ben Vincent'e alışmaktan korkuyordum.
Mesela Pakhan sabit karakterli biriydi. Öfkeliyse belli ederdi, mutluysa anlardım, emir veriyorsa yerine getirir, işleri öğretmesiyle kendimi bir demir gibi işlerdim. Çünkü bana gösterdikleri ve benden beklentileri barizdi. Berrak suyun dibindeki istiridyeler ve yosunların bariz görülmesi gibi onun de istekleri netti. Bu yüzden ona da, işlerine de alışmam kolaydı çünkü onu tanıyacak fırsatım olmuştu, bunu bana vermişti.
Vincent ise tam tersiydi. Değişken bir karakteri vardı. Öfkeliyse sebepsizdi, mutluysa gereksiz neşeliydi, emir vermiyordu ve kendisi hakkında bilmem gerekenleri söylemiyordu. Bana verdiği hiçbir şey yoktu. Beni bir düzenin içinden almış ve kendi hayatına sokmuştu ama onu tanımam için en ufak şeyi bile vermemişti. Onu ne üzüyor, ne mutlu ediyor bilmiyordum. En basidinden operasyonlara hangi silahla gittiğinden bile bir haberdim.
Çünkü onu tanımıyordum. İlk tanışmamız iki haftada normal bir muhabbet bile içermezken geri kalan aylar boyunca Vincent habersizce gitmişti. Geri geleli daha kaç gün olmuşken telefonundan gelen arama ile yanına gitmiş ama yine sebepsiz öfkesinin hedefi olmuştum.
Vincent'e karşı çocuksu bir kin güdüyor olabilirdim ama ona karşı bir sempati beslememi engelleyen de bizzat o değil miydi?
Bunlar aklımı kurcalasa da korkum oradaydı; ona alışırsam sürekli sebepsizce kırılmaya da alışmam gerekiyordu. Ama ya öfkesi fiziksel boyutta zarar verici bir hale gelseydi?
İç çekerek omuzlarımı düşürdüm. Vincent hakkında elimde olan tek bilgi koca bir bilinmezlikti. Fevri olmayı engelleyerek hastalığını kendime hatırlatıp kendimi frenlemeye çalışıyordum ama zordu. Kim sebepsiz bir öfkenin acısının kendisinden çıkarılmasını isterdi?
Sanırım anlamam gereken şey de buydu. Bunların hepsi normal insanlar için geçerliydi ama Vincent rahatsızlığından ötürü normallikten sıyrılmıştı. Bu durumda onun gitgellerine ayak uydurmak dışında bir şey kalmıyordu elimde. Toyluğumu bastırıp olgunlaşmalı ve öfkesini benden çıkarsa da ona arkamı dönmemeliydim. En nihayetinde o bana Pakhan'ın emanetiydi.
"Ben, geldik." Lev'in sesiyle yaslandığım yerden doğrulup ona döndüm.
"Tamam."
Kıbrıs'e gelmiştik. Operasyonun yapılacağı yer buradaydı. Ben, Vincent ve Lev otele gelmiştik. Operasyonda Vincent'e yardım edecek üçlü de bizden önce gelmiş, otelde bekliyordu.
Şatafatlı yer olmaması ve göze batmaması sayesinde küçük kalabalıktan dikkat çekmeden geçtik. Sahte kimliklerle giriş yapacaktık. Lev- Umut, Ben-Cem, Vincent ise Ateş ismiyle giriş yapacaktık. Soy isimlerimiz farklıydı ve hepimiz farklı oda tutmuştuk dikkat çekmesin diye ama ortak bir odada toplanacaktık.
Ayrı ayrı danışmaya giderken odamın anahtarını almak için sorulara cevap verdim. Göz ucuyla yanımdaki Vincent'e baktığımda yorgun yüzüne rağmen flörtöz bir ifadeyle danışandaki kadınla konuştuğunu gördüm. Ruh hali nasıldı bilmiyordum çünkü uçak ve araba boyunca tek kelime etmeden uyuklamıştı. Ben ve Lev biraz sohbet etmiştik sadece.
"205 nolu oda, buyrun anahtarınız." Gülümseyerek teşekkür edip anahtarı aldığımda asansöre ilerledim. Peşimden gelen ikili de içeri bindiğinde birlikte üst kata çıktık. Ben ve Lev kartlarla giriş yapmış gibi görünsekte kapıyı kapattık. Lev görüntüleri halledebilirdi. Siber işler için buradaydı.
Hepimiz Vincent'in odasına girdik. İçerideki üç kişi oturmuş bizi bekliyordu. Hepsi oldukça iri yarı heriflerdi.
"Selam, beyler." Vincent'in sesiyle hepsi ona baktı. Sessizlerdi ancak planı duymayı beklediklerini biliyordum.
"Hiç eğlenceli değilsiniz." Dese de cebinden çıkardığı küçük haritayı odanın köşesindeki masaya koydu. Oturan üçlü ayaklandığında hepimiz masanın etrafını kapladık.
"Deponun bir arka kapısı yok. Herkes girişte ne bok yiyorsa çıkışta yaptıklarını da aynı yerde yapıyor. Alan dar ama çapraz ateşle halledilmez değil. Yavşaklar kapı yapmamış ama havalandırma için bir yol var çatıda. Valeriy oradan gelecek. Ben ve Aleksey girişten çapraz ateşle onları oyalayacağız. Bir pencere var ama otomatik sistemli. Lev orayı açacak, Viktor oradan gelip arkadan destek verecek. Benjamin işin jokeri. Şu üç tırın içine sana vereceğim bombaları koysan yeter. Süresini başlatmak için yeşil tuşa bas ve hemen çık. Tırlar arkada olduğu için Viktor seni kollayacak. Bomba süresi yarım saat, yarım saatte halledip çıkacağız."
Haritada gösterdiği yerler ve dağıttığı görevlerle işimizin plan kısmı bitmişti. Onu izlerken bunları ne zaman planladığını merak ettim. Yol boyunca süren o sessizlikte mi atmaya başlamıştı temelleri?
Aniden omzuma atılan kol ve, "Bana kaldın demek." Diyen bedenle irkildim. Viktor olmalıydı.
"Ona dikkat et." Duyduğum sesle Vincent'e döndüğümde soğuk bakışlarla Viktor'a baktığını gördüm. "Saçının teline bile zarar gelirse kendi kafana sık uğraştırma beni."
Sözleriyle şaşkınlıkla ona bakarken bir şey diyememiştim. Çünkü beynim sözlerini algılamakta zorlanmıştı. Daha bir kaç gün önce bana bağırıp çağırırken şimdi bunu söylemesi garipti ki Vincent söz konusu olduğunda buna şaşıran ben daha gariptim.
"Endişelenme, gözüm gibi bakacağım ona." Viktor'a döndüğümde bana sırıtarak göz kırptı.
"İyi olur." Soğuk sesiyle karşılık veren Vincent'in son sözü de bu olmuştu. Hepimiz odadan çıkacakken arkada Vincent'i bekledim.
"Bombaları şimdi mi alayım?" Diye sordum sırf konuşmuş olmak için. Tavrının değişip değişmediğini merak etmiştim sadece.
"Arabada veririm." Dediğinde en azından sakince karşılık verdiği için sevinerek kapıya yöneldim ama seslenmesiyle durup ona döndüm.
"Küçük fare."
"Efendim?"
"Ölme."
Garip isteği ilk kez emir verir bir tonla bana ulaştığında ne yapacağımı bilemedim. Çıkıp gitmeden önce, "Denerim." Diye karşılık verdim.
Biraz ekşın gerek fekşın ama değilsin maykıl jeksın
Haydi Eyvallah
Insta: Fromthemonlight