Benjamin
Boşluk. İçimdeki hissin tanımı buydu. Bulunduğum zamana hapsolmuşken beni içten içe dağlayan duygu boşluktu. Dudağımın üzerindeki dudaklar öyle anlamsızdı ki kendimi hiçliğin içine sıkışmış gibi hissettim.
"Ağlama." Duyduğum sesle irkilerek kendime geldiğimde bakışlarım dibimdeki koyu mavi gözlerde gezindi. "Küçük fare," fısıltısı sessizlikte dağıldı. "Ağlama."
Ancak benim içim artık öyle bir öfke ve haksızlığa uğrama hissiyle dolmuştu ki cevap veremedim. Kendimin bile takip edemediği bir hızla sağ elim onun yanağıyla sertçe buluştuğunda gözlerimiz birbirinden ayrıldı.
"Hemen çık evimden." Derken sesim boğuktu. Henüz fark ettiğim göz yaşlarım ve boğazımdaki yumru can acıtıcıydı.
"Be-"
"Defol!" Bağırışım öyle yüksekti kulaklarım acıdı ama konuşmaya devam etmeye kalktı.
"Dinle-"
"Çık, defol diyorum sana siktir git!" Olduğum yerden kalkmış onu kolundan sürüklemeye çalışırken bana izin vermesi sayesinde saniyeler sonra onu dışarı atabilmiştim. Kapıyı sertçe suratına kapattığımda hıçkırığım daha fazla içimde kalamadı.
"Piç kurusu." Duvarımın dibine düşen bedenimle fısıldarken hıçkırıklar bitmeyecek gibi ardarda çıkıyordu dudaklarımdan.
Dakikalar boyunca sefil hâle gelene dek ağladığımda hislerim çıkmaza girmişti. Vincent'in her zaman başına buyruk ve istediğini yapan biri olduğunu biliyordum ama bu çok fazlaydı. Çok ama çok fazlaydı. Beni öpmüştü! Sanki o an yapacak başka bir şeyi yokmuş gibi beni öpmüştü. Bir aptal gibi aramızda en azından anlaşabileceğimiz bir bağ kurduğumuzu sanmıştım. Arkadaş olmaya başladığımızı düşünmüştüm hatta konuşurken eğleniyordum bile. Ama Vincent bunu da mahvetmişti işte.
Bu geceyi asla unutmayacağımı söylemiştim değil mi? En büyük sebebi huzurlu olmamdı ama artık tek sebebi nefretti.
"Gerizekalı, Benjamin." Sinirim kimeydi bilmiyordum. Sanki Vincent'e olan öfkem kendime olan öfkemle aynıydı. Ne sanmıştım ki? Pakhan'ın ya da teyzemin gösterdiği özveriyi onda da bulacağımı mı? Bir abi şefkati göreceğimi mi? Vincent'in beni düşünerek hamleler yapacağını mı?
Bunların ne anlamı vardı? En başında reddetmeliydim Pakhan'ı. Ona minnetimi köpek gibi çalışarak öderdim. Neden daha fazla övgü istemiştim ki? Ya da Vincent ile aramıza net bir patron-çalışan ilişkisi koysaydım böyle olmazdı belki de. Sanmıştım ki samimi olursak hastalığına yardımcı olurdum, belki konuşursak kendini yalnız hissetmez ve ölüm düşüncelerini kafasından atardı.
Aptal, ona sevginin yeteceğini mi sandın? Bak senin sevginden bulduğu yüzle ne yaptı?
Hatırladıkça dudaklarımdaki deriyi sökmek istiyordum. İlk öpücüğüm, aşık olduğum kadınla paylaşacağıma inanmadığım o büyülü temas böyle bir anda mı gitmişti benden?
Göz yaşlarım daha da şiddetlendi. Kaçmak istiyordum. Uzaklaşmak ve hatta mümkünse dönmemek üzere gitmek istiyordum. Pakhan o anlaşmayı imzalatarak doğru davranmıştı. Vincent zordu ve belli ki ben bu zorluğun üstesinden gelemeyecektim.
Yüzümü kazağımın uçlarına silip ayaklandım. Gidecektim, kendime gelecek ve biraz olsun toparlanıp öyle dönecektim. Olmuyordu, bu olay sanki hiç yaşanmamış gibi davranamazdım. Ki gözlerim Vincent'i her gördüğünde zihnim daima bu anı hatırlatacaktı bana. İstesem de üstesinden gelemeyecektim.
Sırt çantamı alıp içine birkaç parça kıyafet koyduğumda Moy'u bile unutmuştum. Evden ayrılırken hava aydınlanıyordu. Saatlerdir göz yaşları içinde kendime acıyarak vakit öldürmüştüm anlaşılan ama daha fazla vakit harcamayacaktım.
"Alo Lev," aklıma gelen ismi ararken saatin kaç olduğunu umursamıyordum. "Bana acil bir uçuş ayarlaman lazım, Litvanya'ya."
"Ne diyorsun sabah sabah?" Sesi uykulu geliyordu.
"Dediğimi duydun, önemli bir işim var. Acil bir uçak ayarlaman lazım bana. Bir saatin var." Telefonu kapattığımda sertçe burnumu çektim. Lev'in bir suçu olmadığını bilsem de herkese, her şeye öfke doluydum.
Geri dönmemek üzere çıkıp gitmek istiyordum kendi hayatımdan. İçindeki her şey beni boğuyordu artık. Annesiz babasız büyümenin eksiliği üzerine olmayan durumumuzla eziklenmişken tek varlığım olan teyzem de beni yalnız bırakıp gitmişti. Kimseye anlatamamıştım hislerimi. Korkunç hislerin yarattığı enkazları saklamıştım herkesden. Bir dostum bile olmamıştı hayatta. Yapayalnız kalmışken bana uzatılan ilk dala tutunmuştum can havliyle. Ait olmaktan uzak olduğum bir hayata sürüklenmiştim. Neşeli bir insan görmeye hasretken en azından Vincent ile dost olabileceğimi düşünmüştüm. Eğlenceliydi, yanındayken normal muhabbeti sarıyordu. Dinliyor ve önemsiyordu. Hevesim bir kaç saat önceki hamlesiyle öyle bir takılmıştı ki boğazıma, yutkundukça acıyordu nefes almaya çalıştıkça boğuyordu.
Gelen mesajla gözlerim oraya döndü, "Ayarladım." Yazmıştı Lev. "Ne oldu?"
Sorusuna cevap vermeden önüme döndüm. Artık ne Bratva'dan birini ne de Vincent ile ilgili herhangi bir şeyi görmeye tahammülüm yoktu.
Derin bir nefes alıp verdim. Göz yaşlarım tekrar akmaya hazırlansa da onları geri itme konusunda artık ustaydım.
Bir rüya gibiydi her şey ve ben rüyamın bile mutlu sonla bitmeyeceğini öğrenmiştim işte.
Hatırlıyor musunuz yardımcı da Çınar ve Benjamin mesajlaşırken Benjamin bir kere gitmeyi denedim demişti.
İste o yere geldik
Ne düşünüyorsunuz? Bence Benjamin sonuna kadar haklı. Vincent gibi cinsellik düşkünü bir tipin ona bu kadar hesapsız yaklaşması canını sıktı.
Benjamin'in çocukluğuna da ufaktan göz kırptık bakalım neler olacak
Haydi Eyvallah
Insta: Fromthemonlight