47 (7. YIL)

2.2K 321 84
                                    

Vincent

Benjamin surat asıyordu.

Ona söylesem muhtemelen inkar ederdi ama yaptığı şey tam olarak buydu. Kollarını bir çocuk gibi göğsünde kavuşturmuş, gözleri öfkeyle camın arkasını seyrediyordu.

"Bana kızgın mısın küçük fare?" Diye sordum ama bir şey demedi.

İç çekerek önüme döndüm. Hastaneden çıkıp alışveriş yapmak için epey oyalanmıştık. Benjamin arabadan inmediği için tek başıma poşet poşet almıştım gerekenleri. Epey sürdüğünden hava kararmıştı. Yağmur gittikçe şiddetini arttırıyordu. Hastane onun evine epey uzak olduğundan daha gidecek yolumuz vardı.

"Bir şey söyle." Diye tekrar seslendim ama beni duymuyormuş gibi bakışları camdan ayrılmadı.

Yutkunarak önüme odaklandım. Akıp giden yağmur damlalarını izlerken kafamda binbir düşünce ürüyordu. Kış, yol ve soğuk bir tavır kafamı allak bullak ediyordu. Benjamin'in uyanması zihnimi kısa bir an olsun susturmuştu ama burada, bu şekilde savunmasız duruşum ilkti. İçki, seks ya da aklımı tamamen oyalayacak ot karışımı yoktu. Her şey hiç olmadığı kadar tazeydi ve ben kendimi hem kaçmak isterken hem de kalmak için savaşırken buluyordum.

"Pişman mısın?" Diye sorarken uzun zamandır dilimin ucunda olan düşünce dudaklarımdan kontrolüm dışında firar etti. Yapabilsem zamanı geri almak isterdim çünkü cevaba hazır değildim ama çok geçti.

"Pişmanım, evet." Dediğinde neredeyse bir çöküş yaşamak üzereydim. "Ama seni kurtardığım için değil."

İkilemi bu denli taze hissettiğim ilk andı. Hem daha fazla şey öğrenmek istiyordum hem de çenemi kapatıp her neyse diyerek önüme bakmak. Ve ben tabii ki arlanmaz bir aptal gibi ilk seçeneğe körü körüne bağlanıyordum.

"Ne için?" Canımı yakacağını bile bile öğrenmek için çırpınırken ateşe itinayla ilerleyen bir kelebekten farkım yoktu.

"Pek çok şey için." Derken bakışları bana dönmedi ama kendi tarafındaki camdan ön cama döndü. "Pakhan'a istemediğimi söylemediğim için, seninle kaldığım için, seni ilk tanıdığımda sevdiğim için, yakın hissettiğim için, bana haber vermediğin zamanlarda senin yüzünden endişeden yemek bile yiyemediğim için, gel dediğinde geldiğim saçlarını okşadığım için, sana teselli verdiğim için, Lev endişeyle haber verdiğinde soluğu hemen evinde aldığım için, daha ilk cümlende sana ya da ona bir yumruk bile atmadığım için, vurulduğunda endişelendiğim için."

Her bir kelime sanki canımı acıtmaya yeminliymiş gibi kolayca dudaklarından döküldü. Nefes nefese bile kalmadı, sanki her bir anıyı kafasında tekrar canlandırıyormuş gibi tane tane söyledi.

"Ama sonra pişman olduğum şeylerin beni ben yapan şeyler olduğunu fark ettiğimde sen benim kendimle olan problemim arasından çekiliyorsun." Dediğinde anlamayarak ona döndüm.

"Pakhan'a hayır diyemedim çünkü kahrolasıca minnet duygum beni rahat bırakmazdı. Seninle kaldım çünkü sandım ki her şey kolay olacak. Seni ilk tanıdığım zaman iyi bir insan olduğuna kendimi şartlayıp beklentiler yaratmak benim hatamdı. Endişelenme duygumu bastıramayan bendim cevap vermek zorunluluğun hiç yoktu. Sana teselli vermek istemek benim isteğimdi çünkü kimse bana aynısını yapmamıştı ve ben sana destek olarak kendi çocukluğumu rahatlatıyordum. Lev aradığında peşinden gelmem bir tercihti çünkü beni aramamıştın ama ben yine de geldim. İlk cümlenizde size zarar vermek istedim ama bu kadar kötü olabileceğinizi kafam almadığından.

Ben seni tanımadan kafamda bir kalıba koydum Vincent, kafamdaki kişiden beklentiler var ettim ve sen her kendin olduğunu gösterdiğinde bu beklentilerin yerini gerçekler aldı.

Ben senin yaptıklarından değil, kendi yaptıklarımdan pişmanım. Yürüdüğüm onca yolu bitirmemi sağlayacak olan şey gerçeği fark etmekti. Uyandım çünkü gerçeği gördüm."

Bir mırıltı gibiydi sesi. Her bir cümlede kendine kızıyordu sanki. Ne diyeceğimi bilmiyordum, teselli aldığım tek insan oydu ve o da saçlarımı okşayarak ninni söylemişti. Aynısını yapmak dışında bir çarem yok gibiydi.

Sol elimle direksiyonu kavrayıp sağ elimi saçlarına uzattım. İrkilerek bana dönse de elimi çekmeden saçlarını okşadım.

"İyi bir insan olarak diğer insanlardan iyi olmasını beklemek senin hatan değil." Diyebildim. "Sen bu dünyaya ait olamayacak kadar güzel bir ruha sahipsin."

Sözlerimin içini rahatlatmasını umdum. Ne hissetmem gerektiği konusundaysa bir düşüncem yoktu. İyi ya da kötü diyebileceğim bir noktada değildim ya da olmak istemiyordum.

Sadece burada, bu anda kalmak istiyordum.

"Umarım bir gün bana kendini yanında iyi hissedebileceğin bir insan olma şansını verirsin." Bir şey demedi bu dediğime ama ben kötü bir şey demediği için umutlandım.

"Bence yeni bir başlangıç yapmak için güzel bir an." Dedim hiç istemeyerek de olsa çektim. Kendini rahat hissetsin istiyordum.

"Ben gerçekten değişmek istiyorum, Benjamin." Dedim ciddi olduğumu anlaması için. "Her şeyi unutmanı isteyemem ama izin verirsen bunu sağlamak için çabalarım."

Kendime güvenim tamdı ve sözlerimden belliydi. Sadece ikna olması gerekiyordu.

"Haklısın, değişmemiz gerekiyor." Derken aynı fikirde olmamız beni sevindirse de içimde kötü bir his belirdi. Bir şeyler sanki yanlıştı.

"Bence biz arkadaş gibi olamayız." Dedi düşünceli bir sesle. "Hayatımızda kesin rollerimiz olmalı çünkü başka türlü beklentiler oluşuyor ve bu diğerimizin karşılamakla yükümlü olduğu şeyler değil.

Bu yüzden kesin bir şekilde patron-yardımcı çizgisinde ayrılalım. Senin için beklentilerim ya da kalıplarım ortadan kalkmış olacak. Senin de fazla çabalamana gerek yok. Her ne olacaksa profesyonellik içinde olup bitsin.

İkimize de iyi gelecek şey bu. Daha fazlası...bana ağır gelecek ve ben bunun için çok yorgunum."

Kötü hissin kaynağı olan bu sözler ve henüz dilimden dökülmeyenlerdi.

İçimde bir yerin sivri dikenler batmışçasına kanadığını hissediyordum. Zihnimden yükselen isyankar sesler dudaklarımdan çıkmak için deliriyordu.

Buruk bir hisle kaplanan zihnim tıpkı tuzağa düşmüş bir aslan gibi kükrüyordu.

Aklımdaki öneri bu değildi, hiç değildi hem de. Ben değişmeyi kast ederken sadece kendimden bahsetmiştim. Bir ilişki isteyeceksem de kesinlikle Benjamin'in istediği değildi. Hatta o dışında her şey olurdu.

Ancak sesindeki o yorgun ifade, bulunduğu durum ve bilmediğim hisleri itiraz cümlelerime beton dökmüştü.

Yeterince şeye zorlamıştım onu. Yanımda çalışması için, bana gelmesi için, Sgovor için. Çıt bile çıkarmamıştı.

Benjamin ona ne yaparsam yapayım bir şey dememiş, bir talepte bulunmamıştı. İlk kez bir şey istiyordu ve bulunduğumuz şartlar aksini istesem de elimi kolumu bağlıyordu.

Dudaklarımdan dökülen kuru bir, "Nasıl istersen." Cümlesiyle sessizliğe büründük.

Ve ben o an Benjamin'in canımı yakmak için üstün donanımlı silahlara, bıçaklara ya da detaylı işkenceye ihtiyacı olmadığını fark etmiştim. Her nasılsa onun cümleleri bana hayatım boyunca hiç tatmadığım türden acıları veriyordu.

Öyle bir baş ağrısıyla yazdım ki inşallah saçma bir hata yapmamışımdır

Benjo'nun bosszone çekmesi peki?.?

Bence olması gereken buydu bu arada. Kim ne derse desin Benjamin Vincent'te hep olmayan bir iyi aradığı için yıprandı. En başında olduğu gibi kabullenseydi canı bu kadar acımazdı

Hep iyi bir insan olduğunu düşünüyordu da yanıldı maalesef

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin