39 (6. YIL)

2K 297 154
                                    

Denis hayatında hep göz ardı edilmiş bir çocuktu.

Gelişimi zayıftı, bedeni asla bir 'erkek' gibi olmayacak, kasları asla olması gereken şişkinliğe ulaşamayacak, yüzü hiç sert görünmeyecekti. Babasının adını lekeleyen, annesinin utanç kaynağı bir çocuktu.

Sırf kilo alıp narin vücudundan kurtulmak için kusana kadar kendine zorla yemek yedirse de, şiddeti sevmemesine rağmen sırf 'aslan oğlum' lafını duymak için dövüşmeyi öğrense de, kızlardan midesi bulanmasına rağmen annesi ve babası onu sevsin diye kızları sevmeye çalışsa da o asla istenilen kişi olamayacaktı.

Ailesi tarafından dış görünüşü öyle bir soruna dönüşmüştü ki tüm başarısı göz ardı edilmiş ve kendine güvenini kaybetmesine sebep olmuştu. Ne derslerindeki üstün başarısı tebrik ediliyor, ne güzel sesinden dolayı koroya seçilmesi biliniyor ne de dereceyle mezun olduğundan ötürü onlarca imkanın ayağına serildiğini konuşuyorlardı.

Kimse onun başarısını tebrik etmiyordu. Ailesinin nefret gölgesinde öylesine sevgisizlik ve ilgisizlikle büyümüştü ki bir yerden sonra ailesinden bulamadığı sevgiyi başkalarında aramaya başlamıştı.

Sevilmek, övülmek, değer görmek istiyordu. En çokta hissettiği gibi yaşamak.

Ailesinden ayrılıp kendi yoluna baktığında olduğu hali kabullenmesi daha kolay olmuştu. Artık kusana kadar yemek yemiyor, kendi başarılarına yokmuş gibi bakmıyordu. Hak ettiği değeri kendisine veriyordu.

Ancak bir şeyler hep eksikti. Yaşamın giren ve çıkan herkesin hayatında merkez olma arzusu onu yetersiz hissiyle boğuyordu. Hayatında olduğu kişinin sevdiği, beğendiği, önemsediği tek kişi olmak istiyordu.

Vincent'i ilk görüşü yine birisini hayatından çıkardığı gün olmuştu. Kendisi de defalarca intihardan dönmüştü ve Vincent'i de kurtarmak istemişti.

Aradığı insanın o olacağını bilemezdi. İstediğini onun vereceğini de öyle. Vincent, Denis'e diğerleri gibi bakmıyordu. Defolu bir malmış gibi değil, özgün bir ruhmuş gibi bakıyordu. Kıyafetlerini, makyajını garipsemiyor sadece kabul ediyordu.

Denis ilk kez biri tarafından olduğu gibi kabul ediliyordu.

Zamanla Vincent'in umursamaz tavizleri ve ilgisi onu yüceltti. Kendini onun hayatında onu da kendi hayatında merkeze koydu. Vincent yarım yılın tamamını onun bedeniyle bir olarak geçiriyor, kimi zaman istekli olsa da çoğu zaman sadece aklını oyalamak için onu kullanıyordu.

Denis bunun farkındaydı, bir sır değildi. Vincent onunla hep mesafeliydi. Kendi isteğiyle yanındaydı ve gitmek isterse Vincent onu durdurmazdı.

Ancak senelerce onda bir iz bırakmak için çabalamıştı. Taktir görmek, Vincent'in ilgisini çekmeyi çok istemişti.

Ancak bunun asla olmayacağı gerçeğiyle yüzleşiyordu.

Benjamin denen herif çoktan onun yıllardır yapamadığını yapmış, Vincent'in aklına girebilmişti.

"Onu mu seviyorsun?" Sokak sokak ağlayarak yürümüş en sonunda eve geri dönmüştü. Neyseki Benjamin orada değildi, rakibine bu şekilde görünmek istemezdi.

Eve girer girmez Vincent'in dalgın ama mutlu ruh haliyle yılgın hissetti. Aylarca onu hiç yanında bu şekilde görememişti.

"Bu seni ilgilendirmez." Sözleri acımasızdı.

"Sen onu seviyorsun ama o seni sevmiyor." Diye devam etti canının  yandığı kadar yakmak istedi. "Sadece patronu olarak görüyor."

"Kapa çeneni." Öfkeleniyordu.

"O seni istemiyor." Diye devam etti Denis. "Senin için, seni taşımak için çok zayıf. O çok normal, ama ben ve sen birbirimize göreyiz." Ayaklarının dibine oturdu. "Acılarımız birbirini tanıyor Vincent, ben ve sen tamamlıyoruz eksikleri. O seni hiç benim anladığım kadar anlayamayacak."

Ancan tuttuğu el sertçe geri çekildi. Mavi gözlerde öfke vardı.

"Yerini bilmen konusunda kaçıncı uyarıyı yapmam lazım?" Diye sorarken bile sinirliydi.

"Vincent." Çaresizlikle, muhtaçlıkla baktı ona. "Seni seviyorum ben, çok seviyorum. O yapamaz-" hıçkırığı onu bölse de devam etti. "O seni benim gibi sevemez, yorulacak. Seni suçlayacak, eksiklerini yüzüne vuracak. Ama ben yapmam, ben seni seviyorum. O sevmeyecek."

Vincent onu anlamaktan öte gerçekleri başka birisinden bu kadar yalın duymanın sinirini ve çaresizliğini yaşıyordu.

"Sus." Dese de Denis susamıyordu. Çaresizlikle, inatla onu ikna etmeye uğraşıyordu.

"Gidelim buradan, o gitsin ya da. Sana iyi gelmiyor, sana yetmiyor. Baksana seni koruyamamış bile. Ben olurum yardımcın." Ellerini göğsüne koyup sıkıca kavradı parmaklarıyla Vincent'in tişörtünü. "Beni kırabilirsin, beni üzebilirsin. Ben terk etmem seni, yemin ederim. Hayatımın sonuna kadar kalırım yanında."

Ancak Vincent'in bu sözlere tahammülü yoktu. Sertçe kavradığı bilekleri kendinden uzaklaştırdı.

"Kendini onunla kıyaslama!" Dedi tükürür gibi. "Kendini onunla bir tutma! Sen o etmezsin, kimse o edemez!"

Daha fazla öfkelenmek istemiyordu. "Seninle işim bitti." Dedi sertçe bileğini bırakıp ayaklanırken. "Def ol git buradan." Salondan arkasına bile bakmadan çıktı.

Denis şaşkınlık, korku, öfke, çaresizlik, hüzün karmaşası içinde ellerini sertçe saçlarına geçirerek çığlık attı.

Gitmesini mi istiyordu? Benjamin'i mi tercih ediyordu?

Kabullenmek istemedi. Benjamin kimdi ki onun yerine geçecekti? O Vincent'in yıllardır hem hayatında hem bedenindeydi. Ya Benjamin, o ne kadar vardı hayatında?

Onun hakkıydı, Vincent'in sevgisi. Onun hakkıydı ilgisi, övgüleri.

Benjamin mi kıyaslanamazdı onunla?

Alayla güldü. Asıl Benjamin onun tırnağı etmezdi.

Sadece kafası karışık, dedi içinden. Ama halledeceğiz. Sadece Benjamin'i aradan çıkaracağım ve sonunda sevgisini kime vermesi gerektiğini görecek. Hakkım olanı verecek.

Evet, öyle yapacaktı.

Toksik karakterlerin toksiklik oranı ne sizce, ben toksik karakter yazamıyormuş gibi hissediyorum :(

4 saatlik edebiyat sonrası yazdım bölümü bak değerimi bilin

Haydi Eyvallah

Vurgun| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin