Bugünden itibaren hikayemiz salı ve cuma günleri yayınlanacak. İyi okumalar. ;)
"Tibet! Var ya, tam bir sığırsın sen! Öyle pot kırılır mı ya? Sen formunu kaybetmişsin Aydın, vıt vıt."
"Buyur, kabak benim başıma patladı. Yav, sen de topu bana atmasaydın kardeşim. Ayrıca Aydın önceden daha iyi mangal yapıyordu."
"Bugünkü de gayet iyiydi Tibet. Oh ellerime sağlık. Beğenmiyorsan kendin pişirseydin."
"Yav beğenmiyorum dedim mi, ne alıngansın lan!" Aydın, Tibet ve Deniz kendilerine düşen odada çift kişilik yatağa yan yana sırt üstü uzanarak tavanı izleyerek konuşuyorlardı.
"O değil de lan..." Deniz derin bir nefes aldı. "...ben ne halt yiyeceğim?"
"Yiyeceğin haltı yemişsin zaten. Şimdi yat zıbar kuzen." Aydın, Tibet ve Denize sırtını dönerek gözlerini kapadığında Tibet yatakta rahatsızca oturur pozisyona geçti.
"Böyle üçümüz yatınca kendimi sizin çocuğunuz gibi hissediyorum lan. Neyse! Hadi siz yatın, yukarıdayım ben." Tibet yataktan kalkıp güverteye çıkmak için odadan dışarı çıktı.
***
"Ömerle de bayağı bir samimisin bakıyorum."
"Ha? Haa. Şeyden o, şeyden. Semih varya, ondan. Numara yani." Çağla ay ışığıyla aydınlanan kamaralarında Serraya otuz iki diş sırıttı.
"Tamam canım, anladım ben anlayacağımı." Çağla yatakta Serraya doğru kayıp sordu.
"Ya Serra bak, yanlış anladın. Öyşe bir şey-"
"Nasıl bir şey? Çağlacığım, ne anladım ben?" Çağla acımadan arkadaşının karnına elini geçirdi.
"Serra! Bana laf oyunları yapma." Çağla başını yeniden yastığa bırakırken Serra bu sefer daha ciddi bir ses tonuyla konuştu.
"Çağla! Aklıma takılan birşeyler var benim."
"Ne gibi?"
"Tibet. Sence de... Aydın ve Betülle daha önceden de tanışıyormuş gibi değil mi?" Çağla kaşlarını çattı.
"Bu da nereden çıktı şimdi?"
"Bugün yemekte öyle bir konuşma geçti duymadın mı? Bir de, sabah Betülle konuşmasını duydum. Betül, onca yıllık arkadaşılığımızın hatrına Aslıya iyi davranamaz mısın diye sordu." Çağlanın aklında soru işaretleri dönüp durmaya başladığında Serra başını sallayarak kıza sırtını döndü.
"Ben de neden sana soruyorsam? En iyisi yarın Tibete sorayım." Serra gözlerini kapatırken Çağla uzun zamandır aklımı karıştıran şeylerle tavanı izlemeyi sürdürdü.
Mesela... neden Ömer Aslıya adının Hakan olduğunu söylemişti??
***
Tibet güvertede oturmuş düşünüyordu.
"Oha bu kız kim lan? Çok taş değil mi Tibet?" Tibet, Denizin kendine gösterdiği fotoğrafı eline aldı. Betül ve bir kızın sarmaş dolaş fotoğraflarıydı elindeki fotoğraf. İkisi de fotoğrafa bakıp gülümserken Tibetin dikkatini çeken birşey vardı. Kaşlarını çatıp ne olduğunu bulmaya çalışırken fotoğraf ellerinden çekilip alındı.
"Ya! Eşyalarıma izinsiz dokunmayın."
"Vay! Biz ne zaman Betülün eşyalarına dokunurken izin aldık Tibet?" Tibet kendine geldiğinde omuzlarını silkti.
"Hiç kardeşim."
"Aynen, hiç. Söylesene Betül, kim bu kız?"
"Arkadaşım. Aslı." O an Tibetin beyninde şimşekler çaktı. Olabilir miydi? Kızın elinden çerçeveyi yolarcasıma çekti. Çok yabancı gelen surata bakarken hiçbir şey aynı değil gibiydi, kırışan göz kenarları hariç.
"Ya Tibet ne oluyor?" Tibet başını sallayarak çerçeveyi Betüle uzattı. Zaten o olsa bile nasıl tanıyabilirdi ki, hayatında bir kere gördüğü kızı?
"Bir gün daha kalırsanız, yarın sizi tanıştırabilirim." Deniz arkadaşının omzuna kolunu attı.
"Kız ilk görenin kardeşim. İlk ben gördüm." Deniz göz kırptığında Tibet yutkunarak kendini koltuğa bıraktı.
Bir gün sonra Tibet annesini bahane ederek Türkiyeye dönmeleri gerektiğini söylemişti. Havaalanında Betül kendilerine surat asarken Deniz kuzenini kolları arasına aldı.
"Bak bu sefer tanışamadık ama, bir daha ki sefere o kızla beni kesin tanıştıracaksın, yoksa küserim."
Tibet başını yattan sallayarak derin bir nefes aldı.
"Evet kardeşim, dediğin gibi. İlk görenin(!)"
Can sıkıntısıyla ayağa kalktığında güverteye bir kişinin daha çıktığını farketti. O kişi güvertede kendisinden tam ters tarafa yürüyüp kenarda durdu ve yavaşça ardına döndü.
Kız gördüğü karartıyla bir adım geri giderken dengesini kaybetti ve Tibet kız bir anda görüş açısından çıkarken suyun sesini duydu.
Hemen o tarafa koşup baktığında sudaki Aslıyı gördü. Dudaklarına alaylı fakat alayı kesinlikle küçümsemeden olmayan bir gülümseme yerleşirken aceleyle merdivenlerin olduğu yere indi ve kıza elini uzattı.
Kız sırılsıklam bir vaziyette yata çıkmayı başardığında Tibet artık kıkırdıyordu.
Kızın ters bakışlarını gördüğünde omuzlarını silkti.
"Hala korkağın tekisin."
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...