"Kolay gelsin Gökçe abla." Gökçe gözlerini bilgisayardan ayırdı ve gülümseyerek ayağa kalktı.
"Hoşgeldiniz Betül hanım." Betül baş parmağıyla ardını, Çağlanın masasını işaret etti.
"Çağla yok mu?"
"Deniz beyin odasında." Betül yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirip Gökçeye göz kırptı.
"Dur o zaman, ben şunları bir rahatsız edeyim." Hızlı adımlarla Denizin odasına yürüdü ve kapıyı aniden açtı. Fakat karşılaştığı manzara beklentisinin çok ötesindeydi.
Çağla Denizin koltuğuna oturmuş bilgisayarda birşeyle uğraşırken, Deniz koltuklardan birine oturmuş önündeki tonlarca kağıtla boğuşuyordu.
Çağla kapının açılmasıyla başını kaldırmış ve Betülü gördüğünde gülümseyerek ayağa kalkmıştı.
"Hoşgeldin canım." Betül kollarını Çağlaya doladı.
"Hoşbuldum da biraz meşgulsünüz sanırım?"
"Biraz mı?" Deniz iç çekerek oturduğu koltuktan kalktı ve gerneşerek belinin ağrısını bir nebze azaltmaya çalıştı. "Çok meşgulüz kuzen. Karışıklıkları düzeltmeye çalışıyoruz." Betül Çağladan ayrılıp Denizin yanına ulaştı ve aynı şekilde ona da sarıldı.
"Olanları duydum, çok üzgünüm." Deniz omuzlarını silkti.
"Hepimiz üzgünüz. O Tugay itinin böyle birşey yapacağı belliydi."
"Deniz!" Çağla Betülün kendisini kötü hissetmesini engellemek için Denizi susturmaya çalışmıştı ama Betül zaten gelirken tüm bu düşüncelerle boğuşmuştu, bir de şimdi Tugayla bir ilişkisi olduğundan habersiz kuzenini suçlayamazdı.
"Ne? Hayır bir de adam projeyle o kadar ilgiliymiş gibi davrandı ki. Hatta Bora mıdır nedir, onu bile gönderdi evrak işlerinde yardım için! Şimdiyse-" Eliyle sehbanın üzerindeki kağıt yığınını gösterdi. "Şu hale bak Betül. Aydın bir şekilde hallederiz deyip duruyor ama... ya biz kaç aydır bu iş için uğraşıyoruz. Bu otel projesi.. benim şimdiye kadar emek verdiğim, sonunu görmek istediğim, başarmak istediğim ilk projeydi. Gerçekten başarabileceğimi düşünmüştüm. Bir kere de arkamı Aydın toplamadan bir işin altından kalkabileceğimi düşünmüştüm!" Deniz elleriyle saçlarını asıldığında Çağla Denize ulaşıp saçlarındaki ellerini tutup indirdi başını nişanlısının göğsüne bastırdı.
Betül ise bu konuşma sırasında tek bir yere odaklanmıştı. Tesadüf olabilir miydi? Biraz önce Deniz Bora demişti, üstelik Betül de bir kaç gün önce eski sevgilisi Borayı bu şirkette görmüştü. Boranın bu şirketle ne işi olurdu ki, eğer Tugayın gönderdiği çalışan Bora o Bora değilse? Aklındaki soru işaretlerini silmenin çok basit bir yolu vardı aslında.
"Şey... şu Bora diye bahsettiğiniz adam kim?"
***
"Ya neden anlamamakta direniyorsunuz? Ben bir şey çalmadım diyorum! Bu şalında poşedime nasıl girdiğini gerçekten bilmiyorum!"
"Hanımefendi, güvenliği çağırıyorum. Lütfen direnmeyi bırakın!"
"Yahu, siz ne laftan anlamaz adamlarsınız! Ben bir şey çalmadım diyorum!" Melek koluna yapışmış adama karşı koymayı bırakmış ve mağazada kendilerine dönmüş onlarca çift göze kaçamak bir bakış atmıştı.
Bir gün önce Semihin ısrarlarına karşı koymaktan vazgeçerek dışarıya çıkmayı kabul etmişti ve kendini en yakın alışveriş merkezine atmıştı fakat daha girdiği ilk mağazadan bir şey çalmakla suçlanıyordu. O iğrenç şalın parasını ödediği kazak poşedine nasıl girdiğini bilmiyordu fakat kendisine kınayarak bakan bakışlardan fazlasıyla utanmıştı.
"Ben hiçbir şe çalmad-"
"Güvenlik gelmek üzere hanımef-"
"Ay ben böyle rezillik görmedim. Zavallı kızı yakalamışlar kolundan bir de güvenlikle tehdit ediyor saygısız!" Melek bakışları yavaşça yerden kaldırıp kariyere diklenen kişiye baktı.
Kasiyer çocuk kendisine çatan bayana küçümser bir bakış attı.
"Bana mı dediniz?"
"Yok ebeme dedim! Sana dedim tabi. Kaç saattir mağazada o şalı arıyorum ben senin haberin var mı? İki dakika cüzdanlara bakmak için alacağım şalı kasaya bırakıyorum, sonra bir bakıyorum şal yok! Reyona geri dönüp tek tek bu şalı aradım, belki yerine kaldırmışlardır diye. Ama şu olana bakın, beceriksiz kasiyer adam gibi paketleme yapmamış ve de şalımı başka birinin poşetine atmış. Üstüne üstlük bir de masum bir kıza hırsız muamelesi yapıyor! Ben böyle rezillik görmedim! Hemen müdürünü çağırıyorsun, hemen!" Melek kolundaki el gevşerken kadına minnettar bir bakış attı fakat kadın hala kendini savunan kasiyerle yoğun bir tartışma halinde olduğundan Meleğin bakışını farkedemedi.
"Kanıtınız var mı hanımefendi? Beni nasıl böyle birşeyle suçlarsınız?!"
Filiz ellerini beline yerleştirip burnunu havaya dikti ve sanki biraz önce o şalı Meleğin poşetine bilerek atan kendisi değilmiş gibi iddiasını sürdürdü.
"Elbette var, kanıtsız iş yapmam ben." Çenesiyle kasaya çok yakın duran Canı işaret etti. "Şu bey şahit!" Can eline rastgele aldığı çiçekli pembe gömleği sallarken Filizi onayladı.
"Evet, ben şahidim."
Anlaşmazlık çözülüp nihayet mağazadan dışarıya çıktıklarında Melek bir başka mağazaya girmek için harekete geçen Filize yaklaştı ve koluna dokundu.
"Hanımefendi?" Filiz gülümseyerek ardına döndü. "Ben çok teşekkür ederim, siz olmasanız ne yapardım bilmiyorum." Filiz gülümsemesi büyürken başını iki yana salladı.
"Ben insanlık görevimi yaptım canım, böyle bir şeyi tabi ki görmezlikten gelemezdim. Bu arada ben Filiz." Melek mutlulukla kendine uzatılan eli tuttu.
"Ben de Melek. Şey...teşekkür etmek için size kahve ısmarlayabilir miyim?"
"Çok isterim."
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...