"Neden gidilmedi bugün işe?" Çağla kaşığını çorbasında dolaştırırken mırıldandı.
"İyi hissetmiyordum." Babası boğazını temizlediğinde anne ve babasının üstüne gelmeyi sürdüreceğini anlamıştı.
"Serrayla karşılaşmış bugün annen. Antalyaya o da gelmiş seninle. Denizi sordum ama tanışamadıklarını söyledi." Çağla saçını kulağının ardına sıkıştırıp babasına baktı.
"Ee baba? Ne demek istiyorsun?"
"İş gezisi diye gittiğin o gezide neden de Ömer de vardı diyorum kızım? Ömerle görüşmene birşey demiyoruz diye Denizle gittiğin daha doğrusu bize onunla gideceğini söylediğin yere neden Ömer denen serseriyle gidiyorsun? Deniz bey yoksa senin orada işin ne?!"
"Deniz bey kendisi gönderdi beni oraya. Üstelik Aydın be-"
"İş bahane, Ömerle sürtmeye gitmişsin oraya, belli!"
"Baba!" Çağla kaşığını masaya çarpıp ayağa kalktı. "Bu kırıcı sözlerin hep istediğiniz kişiyle görüşmedim diye, değil mi? Şimdiye kadar bir kere bile arkadaşlarıma karışmadın, ama şimdi geçtin karşıma sürtmek diyorsun. Sürtmek? Kiminle sürtmüşüm ben? Ömer? Öyle birini tanımadım ben!" Yanaklarından süzülen yaşları iki eliyle sildi. "Ömer diye biri yok baba. O sadece benim adada tanıştığım biriydi. Kız isteme mevzusunu engellemek için ortaya attığım biri. Özür dilerim, söylediğim tüm yalanlar için."
Çağla salondan ayrılıp kendisini odasına attığında kapıya yaslandı. Eli yeniden akan yaşlarını silmek için havalandığında neden bu kadar salak olduğunu düşünüyordu.
Neden ona bu kadar güvenmişti ki? Adının farklı olduğunu söylemişse ne olmuştu? Oyunu bozmuş muydu? Hayır. Ee o zaman sorun neydi?
Elini sıkışan kalbine bastırdı, Ömerin yanındayken gümbür gümbür atan ama onun yokluğunda canını acıtan. Sahiplenme duygusu yüzünden öyle attığını sanmıştı ya da öyle olduğuna ikna olmuştu ama... şimdi adını bile bilmediği bir adamın arkasından bu kadar canını yakması normal miydi? Birini sahiplenebilmesi için adını bilmesi gerekmez miydi?
Ayaklarını çarpa çarpa yatağının yanına gitti ve kendini yüz üstü yatağı bıraktı. Bir de çocuk gibi yok annesigili kandıralım, yok Semih, yok bu derken oradan oraya sürüklenmişti. Kendisine adını söyleyebilecek kadar güvenmeyen ama kendinin bir o kadar güvendiği. Gerçekten salaktı.
Ne biliyordu ki o adam hakkında? Sadece yüzü.. ha bir de Tibet. Belki o bile Tibet değildi. Arkadaşıyla bir olup kumpas kurmuşlardı ona. Sonrasında ise dalga geçmişlerdi belki, ne acınası kız her söylediğimize inanıyor diye. Gerçekten nasıl bu kadar salak olabilmişti?
***
Deniz aynen bir önceki günkü gibi erkenden hazırlanmıştı. Ama bugün direkt işe gitmek yerine Çağlanın kapısına dayanmayı düşünüyordu. Annesigil karşı çıkarsa da kendini tanıtırdı, ne olurdu ki. Önce bir Çağlayla konuşsun yeterdi.
Aşağıya indiğinde salonda oturan babasını gördü.
"Daha çıkmadın mı baba?"
"Evet, seni bekledim."
"Aa baba benim şirketten önce uğramam gereken-"
"Şirkete gitmeyeceksin." Deniz saatine bakıp babasına döndü.
"Nereye gideceğim baba? Hemen çıkmam gerek. Sen söyle, ben oraya sonr-"
"Annen aşağıya indiğinde beraber çıkacağız. Ailecek kahvaltı yapacağız."
"Ama baba, işim-"
"Kahvaltı yapacağız dedim!" Deniz tek eliyle kıravatını gevşetirken diğer elini yumruk yapıp cebine yerleştirdi. Yine Çağlayla konuşamayacak olmanın derdi canını yakıyordu.
Annesi indiğinde her zaman gittikleri bir otelin terasındaki boğaz manzaralı resterona çıktılar.
"Ay hayatım, şu ilerideki Eminegil değil mi?"
"Evet hayatım, onlar."
"Bir merhaba desek?"
"Tabi. Deniz sen masaya geç." Deniz kendilerine ayrılmış olan masaya garsonu takip ederek yürümeye başladı. Garson masayı birkaç masa ileriden gösterdiğinde Deniz masada bir kişinin daha oturduğunu gördü, upuzun dümdüz saçları omuzlarından sırtına dökülen bir kişi.
Derin bir nefes alıp masaya doğru yürüdü ve masanın diğer tarafına geçti.
"Çağla." Çağla karşısında Denizi gördüğünde çatık kaşlarla masadan destek alarak doğruldu.
"Öme-" Gözlerini sıkıca kapatıp geri açtı. "Senin ne işin var burada?!" Deniz yutkunup kıza doğru bir adım attı ve koluna elini uzattı.
Kız Denizin elini çatık kaşlarla ve geri kaçınabilmek için dikkatle izliyordu.
"Deniz!" Çağla biraz arkalarından gelen sesle koluna yaklaşan elin durduğunu gördü. Gözlerini donakalmış elden karşısındaki adamın yüzüne çevirdiğinde kaşları hayretle havalandı. Deniz ise Çağlanın birkaç adım arkasında kendine seslenen annesinden bakışlarını kaçırdığında Çağlayla göz göze geldi. Yavaşça yutkunurken kıza uzattığı elini geri çekip sağ yanında yumruk yaptı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...