KB-6

22.6K 990 15
                                    

Annesi sessizce odaya girip uyumadığını bildiği kızının yatağına oturdu ve saçlarını yavaş yavaş okşamaya başladı.

"Yaptığın hiç hoş değildi Çağlacığım. Baban da ben de çok merak ettik. Tamam sana söylememiş olabiliriz ama... senin geleceğin hakkında bizim de söz söyleme hakkımız var unutma." Çağla hala annesinin ne hakkından bahsettiğini anlayamıyordu. Evlendirilmek istemiyordu Çağla; en azından böyle değil. Tanışamadığı o görücüyle ileride güzel şeyler yaşayabilme ihtimali olsa da böyle habersiz kız isteme... Çok bencilce değil miydi? Sırf aile dostları diye...

"Tamam anne özür dilerim,  oldu mu?"

"Olmadı kızım,  babandan da özür dilemen gerek."

"Dilerim anne." Annesi yavaşça elini kızının saçlarından çekti.

"Bir şey daha. Hafta sonu Murat amcangil gelecek." Çağla sinirle yattığı yerden doğruldu.

"Anne yine ne saçmalıyorsun sen?"

"Önceden haber veriyorum işte."

"Anne!"

"Çağla!  Baban önceden adamlara söz verdi bir kere. Ee geçen gün de iptal oldu zaten. Gelsinler gitsinler işte."

"Anne!" Çağla derin bir nefes aldı. "Sanırım derdimi anlatamadım. Ben evlendim."

"Çağla saçmalama kızım. Sen öyle birşey yapmazsın."

"Yaptım ama." Sibelin yüzündeki sevecen ifade yavaşça silindi.

"Çağla!" Çağla yalan söylediği ortaya çıkmasın diye alaylı bir gülüş takındı ve halıya gözlerini dikti. "Çağla sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın!" Annesi kapıyı çarpıp çıktığında babası salonda oturduğu koltuktan kalktı ve merdivenlerden sinirle inen eşine baktı.

"Evlendiğini söylüyor kızın." Sinirleri tavan yapmasına rağmen sakinliğini korumaya çalışan adam Çağlanın odasının kapısına kadar geldi ve içeriye girmeden kızına seslendi.

"Cumartesi akşamına kadar şu evlendim dediğin adamı getir bakalım bir akşam yemeği.  Eğer... yalan söylüyorsan kızım... veririm Muratın oğluna seni. Kalanıyla da sen uğraş dur." Çağla sinirle başını yastığına gömdü. Şimdi ne bok yiyecekti bakalım.

***

"Yemek nasıl olmuş oğluşum?"

"Çok nefis olmuş anneciğim. Ellerine sağlık... aşçılarının." Nimet hanım gözlerini devirirken Murat bey şen bir kahkaha attı.

"Sana Muğla kaçamağı yaramış Deniz.  Aynı performansı şirkette de bekliyoruz."

"Baba yapma ya,  daha bugün geldim. Hemen iş diye başlama."

"Hemen? Yirmi beş yıldır bekliyoruz, daha ne kadar bekliyelim oğlum?"

"Baba çalışıyorum ya bir yıldır ben?"

"Evet evet çalışıyorsun. Tüm işi kuzenin Aydına yıkmaktan başka yaptığın yok lan! Ben şirketin başına geçmenden bahsediyorum oğlum, sekreterlerle kırıştırmandan değil."

"Murat sen de gitme çocuğun üzerine bu kadar."

"Merak etme sen baba, şu otel inşaatını bir bitirelim."

"Hangi inşaat? Şu bir yıldır başlamayan mı?" Deniz yanaklarını şişirerek gülümsedi. Murat bey oğluna kıyamayarak başını iki yana salladı.

"Ah be Deniz, ah be Deniz. Neyse, sen getirdin mi yüzüğü?" Deniz içinden bildiği tüm duaları okuyup yutkundu.

"Şimdi baba yüzük işi-"

"Ah oğlum, biliyorsun babaannenin yüzüğü. Baban için de benim için de çok değerli."

"Gençler, şimdi ben... yüzüğü getiremedim."

"Ay nasıl getiremedin?!"

"Şey..." Masada kısa bir sessizlik oldu. "Tibet de benimle gelmişti Muğlaya. Ben de ona vermiştim yüzüğü. Ee o da yurt dışına gitmiş-"

"Umarım Tibet cumartesiden önce geliyordur oğluşum?"

"Geliyor anne! Gelmez mi?" Annesi rahat bir nefes aldığında Deniz içinden şansına bir kere daha küfretti. Ne vardı Aslının abisi mafya olmasaydı? Şimdi nereden bulacaktı bu çocuk yalanına ortak olacak sahte gelin?



Devam edecek...






Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin