KB-33

10.9K 563 25
                                    

Antalyadaki son gecelerinde hep beraber yürüyüşe çıkmışlardı. Bir çay bahçesine geldiklerinde Çağla diğerleri gibi oturmak yerine trabranlara dayanıp limanı izlemeyi tercih etti.

"Bir şeyler içmeyecek misin?" Çağla yanına gelen Denize bakmadan başını iki yana salladı.

Deniz iki gündür kızın davranışlarından ortada bir problem olduğunu anlamıştı. Sormak istemişti fakat bir türlü başbaşa kalamadıklarından fırsat bulamamıştı. Şimdi tam zamanıydı.

"Bir problem mi var? İki gündür-"

"Aklımı kurcalayan şeyler var." Deniz merakla trabzanlardan kızın kendine bakması için önüne doğru sarktı.

"Düşeceksin."

"O zaman bana bak." Çağla vücudunu ona doğru döndürüp dirseğini trabzana dayayarak destek aldı. "İşte böyle." Deniz sırıtırken Çağla sordu.

"Neden Aslıya adının Hakan olduğunu söyledin Ömer?" Denizin gülümsemesi yüzünde donakalırken elini ensesine götürüp kaşıdı. Derin bir nefes aldı.

"Genelde adımı yeni tanıştığım bayanlara söylemem." Çağlanın tek kaşı yavaşça havalandı. "Neden olduğunu tahmin edebiliyorsundur. Başıma bela almak istemem ve... iyi ki de Aslıya adımın Hakan olduğunu söylemişim. O mafya bozuntusuyla uğraşmak kolay değildi." Gülümsemeye çalıştı fakat Çağlanın yüzündeki ciddi ifadeyi gördüğünde bu kararından vazgeçti.

"Peki ben?" Deniz vücudunun kasıldığını hissetti.

"Sen-"

"İlk karşılaşmamız pek de normal değildi. O zaman... bana neden adını söyledin?" Çağla merakla Denize bakarken Denizin gözlerini kaçırdığını gördüğünde ağzı yavaşça aralandı.

"Ömer..." Yutkunup adamın yüzüne bakmayı sürdürdü fakat hiç bir tepki alamadığında ayaklarının boşaldığını hissetti. "Söylemedin." Eğer trabzana tutunuyor olmasaydı yere oturacağından emindi. Derin bir nefes alıp yeniden gözlerini limana çevirdi. "Pekala. Mantıklı, söylememiş olabilirsin ama..." Kız yanağına süzülen yaşı başını diğer tarafa çevirerek çaktırmadan sildi. "Herneyse. Peki gerçek adın ne?"

Bekledi, bekledi, bekledi. Dakilar geçerken cevap alamadığında tutunduğu trabranı bırakarak ardına döndü. Caddeye çıkarken Serraya mesaj atıp otele gitmek için bir taksi çevirdi.

***

Uçağa bindiklerinde Çağla Serranın kolunu hiç bırakmamış olduğundan Serra ve Çağla yan yana oturdular.

"Aşkım, biz arkaya mı geçelim?" Serra Çağlaya bakıp bir tepki bekledi fakat Çağla camdan dışarıyı izlemeye devam ettiğinden sevgilisine dönüp başını iki yana salladı.

"Yok aşkım, buraya gelin." Arda ve Semih kızların yanına yerleşirken biraz arkalarından koridora giren Deniz çantasını iki kişilik koltuğun üstündeki bölmeye yerleştirdi. Göz ucuyla Çağlaya son kez baktıktan sonra sıkıntıyla kendini koltuğuna attı.

Gün boyu çabalamasına rağmen Çağlayla bir türlü konuşma fırsatı bulamamış, hatta neredeyse kızı hiç görememişti. Kız valiz hazırladığını bahane ederek tüm gün onları ekmişti.

Deniz kendini açıklayamamanın verdiği sıkıntıyla yerinde kıpırdandığında Tibet arkadaşının halini bildiğinden görmezden geldi fakat diğer tarafındaki adam için aynı şeyler geçerli değildi. Adam sinirle oflayıp gazetesini yırtarcasına çevirirken Deniz adamın kavga çıkarmasını ve bir güzel dayak yemeyi arzuluyordu.

***

Deniz sabahın köründe kalkıp şirkete geçti. Bugün mutlaka Çağlayla konuşacaktı. Sebepleriyle birlikte neden öyle yaptığını, hatta belki de duygularını bağıra çağıra söylemek ve de dayak yeme ihtimale olsa bile kızın dudaklarını sömürürcesine öpmek istiyordu.

Odasında dört döndükten sonra mesai saati başladıktan on dakika sonra Gökçeyi aradı.

"Gökçe! Çağlayı odama gönder."

"Deniz bey, Çağla hanım bugün izinli." Deniz telefonu masaya çarparken sandalyesine sert bir tekme geçirdi.

Devam edecek...





Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin