Serra telefonunun zil sesiyle gözlerini önündeki evraklardan ayırdı ve aramayı cevaplayıp telefonu kulağına götürdü.
"Betül?"
"Hemen bana geliyorsun Serra! Hemen çabuk ol!" Telefonun kapandığını anlayan Serra telefonu kulağından çekti ve boş ekrana bakakaldı. Kaç saniye konuşmuşlardı? Daha doğrusu, Betülün derdi neydi de Serrayı çağırıp telefonu kapatmıştı?
Aklına gelen şeyle yüzünü buruşturdu Serra. Kesin ondan öğrendiklerini Aydına yetiştirdiğini öğrenmişti. Şimdi ne halt yiyecekti? Hemen evine gelmesini söylemişti. Gidecek miydi peki? Gittiğinde yiyeceği azara hazır mıydı? Elbetteki hayır! O zaman gitmemeliydi. Evet evet, kesinlikle gitmemeliydi! Ah ama gitmezse azardan kurtulmuş olmazdı, sadece ertelemiş olurdu. Ki Betülü birazcık tanıyorsa gelmediğine daha da sinirlenecek ve kendisi kalkıp gelecekti. Sadece birkaç saat için gitmemesi ne kadar mantıklıydı?
Derin bir nefes alıp elleriyle masayı tuttu ve sandalyesini geri ittirerek oturduğu yerden kalktı. Gitmeliydi. Canını seviyorsa kesin gitmeliydi. Özür dilerdi, Betül o kadar da gaddar biri değildi ki muhakkak affederdi. Yani umarım affederdi.
Betülün evinin önüne geldiğinde hala korkusundan gram eksilmemişti. Planını gözden geçirdi ve zile bastı. Kapı aralandığında Betüle kocaman gülümsedi ve jet hızıyla eve girip lavabonun yolunu tuttu.
"Selam Betülcüğüm! Şey canım, ben çok sıkıştım da. Hemencik şey edip geleyim. Geliyorum şimdi. Sen geç içeriye, ayakta bekleme!" Lavabo kolunu tuttu ve hızla bastırarak kapıyı ileriye ittirdi.
Başını içeriye çevirdiğinde Aydınla göz göze geldi. Yüzündeki yapmacık gülümseme yavaş yavaş silinirken bakışları ister istemez daha aşağılara kaydı. Gözlerini kırpıştırarak yeniden bakışlarını neye uğradığını şaşıran Aydının gözlerine sabitledi. Ardından Aydın elindeki havluyu telaşla beline sararken Serra çığlık atarak açtığı kapıyı kapattı. Hala eli kapı kolunda öylece beklerken açık kalan ağzını kapattı ve zorlukla yutkundu.
"Serra?" Yüzünü doksan derece çevirip sol tarafındaki Betüle boş bakışlar atmaya başladı. "Şey... sen öyle alel acele girince ben söylemeye vakit bulamadım. Aydın vardı içeride. Şey... kendi dul başlığı bozulmuş da o yüzden-"
"G-gördüm." Betül gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı. Biraz önceki çığlığı duymuş ve de Serranın banyodan çıkışına gözleriyle tanık olmuştu. Pekala da Serranın neden böyle tepki verdiğini biliyordu. Banyo kapı kolu oynadığında Serra ateşe değmiş gibi elini kendine çekti ve yumruk yaparak göğsüne bastırdı. Diğer eliyle de o elini sarmalarken başını yere eğmiş ve suçlu çocuklar gibi parkeleri inceliyordu.
Kapı açıldığında utançtan kıpkırmızı kesilmiş Aydın banyodan dışarıya bir adım attı ve hala yerinden kıpırdamamış Serranın ardında durdu.
Kulaklarına kadar kızarmış abisini gören Betül kendini daha fazla tutamayarak kahkahalara boğuldu ve azar yememek için koşarak salona kaçtı.
Arkasında Aydının varlığını hissederek yeri incelemeye devam eden Serra birkaç defa boğazını temizledi ve sesinin çatlamasını umut ederek mırıldandı.
"Özür dilerim." Herhangi bir karşılık alamadığında omzunun üzerinden ardına baktı ve saniyelik bir göz göze gelişten sonra başını yeniden yere çevirdi. "İçeriye öyle dalmamalıydım. Gerçekten çok özür dilerim."
Aydın da önce Serra gibi boğazını temizledi.
"Suç sende değil. Kapıyı kilitlemeliydim."
"Evet ama-"
"Lütfen bu konuyu kapatalım." Serra başını sallayarak ardına döndü ve başını ağır ağır kaldırıp bakışlarını Aydının gözlerine çevirdi.
"Tamam öyleyse, kapatalım. Beni affetmen için ne yapabilirim?" Aydın fazla düşünmeden cevap verdi.
"Su! Bana su getirebilirsin, mümkünse buzlu olsun." Serra onaylayarak mutfağa ilerlerken Aydın elleriyle kendini serinletmeye çalışarak odasına giden merdivenlere yöneldi.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...