KB-40

11K 595 10
                                    

"Tibet sakın kapıyı aç-"

"Sen kimsin ulan? Ne işin var kardeşimin odasında?!!" Aslı yutkunarak odanın kapısına doğru yürüdü.

İşte şimdi bitmişlerdi. Abisi ikisini de çiğ çiğ yiyecekti.

Aslı oturma odasının olduğu küçük salona girdiğinde üzerine atlayan bedenle neye uğradığını şaşırdı. Bir kaç saniye sonraysa o kişinin Tibet olduğunu ve arkasına saklandığını gördü.

"Çık lan ortaya! Çık!" Tugay orta sehbanın etrafında dönerek kendilerine doğru koşarken Tibet Aslıyla beraber sola kaçtı.

"Valla abi yanlış anladın-"

"Neyi yanlış anladım kızım? Yine mi lan yine mi?"

"Valla abi-"

"Hakanla da mı böyle olmuştu ya?" Aslı dirseğini Tibete geçirdi.

"Bak o piç herifi de biliyor. Gel lan buraya, geberteceğim lan."

"Abi biliyor tabi. Ben anlattım. Üstelik, üstelik senin düşündüğün gibi olsa-" Aslı üzerindeki bluzu çekiştirdi. "Bu ne abi?" Tibet hızla başını sallarken Tugay birkaç saniye duraksamıştı.

"O niye çıplak lan o zaman? Üstelik ıslak da!"

"Abi şey- kahve döküldü. Ben de onu odaya çıkarttım." Tugay sinirle onlara doğru bir hamle yaparken Aslı ve Tibet aynı anda geri kaçındılar.

"Laga luga yapma lan bana!" Tugay aniden elini beline atıp ortaya bir silah çıkardığında Tibet saçma bir koruma iç güdüsüyle Aslıyı kendine döndürdü ve sımsıkı sarıldı.

"Sarılma lan kardeşime!!" Aslı Tibetin kollarından çıkıp Tibeti koltuğa ittirdi ve abisine dönüp ellerini uzattı.

"Abi bir dur. Sakinleş ve o silahı yerine sok." Derin bir nefes aldı. O sakin olursa abisinin de sakin olacağını düşünüyordu.

"Sence ben neden İstanbula gelmeme rağmen eve gelmedim?"

"Neden gelmedin lan!?"

"Çünkü abiciğim... çok heyecanlıydım. Evet evet çok heyecanlıydım. Eve dönmek için heyecanımı yenmem gerekiyordu çünkü seninle ve babamla sakince konuşmalıydım. Bunun sebebiyse..." Ellerini Tibete doğru uzatıp onu işaret etti. "Tibet ve ailesi beni istemeye gelecekler."

Tugay sus pus olup Tibete döndüğünde Aslıyı destekler nitelikte başını salladığını gördü. Ama bir kaç saniye sonra birşeyler Tibetin kafasına dank ettiğinde yavaşça kaşları çatıldı ve tuhaf tuhaf Aslıya bakmaya başladı.

"Ne oldu lan? Yoksa-"

"Yok abi. Ben... eee... şimdi biz böyle söyledik ya size, ayıp oldu. Aslında uygun bir zamanınızda ailemle bu konuyu açmamız gerekirdi- Allahın emri peygamberin kavliyle-"

"Höst lan!" Tibet yerinden doğrulup ellerini karnında birleştirdi ve doksan derece yapıncaya kadar eğilip doğruldu.

Tugay elindeki silahı derin bir nefes alıp sehbanın üzerine bırakırken Aslıya el etti.

"Doğru mu kız?" Aslı başını salladı.

"Doğru abi. Biz evlenmek istiyoruz. Bu durumsa... gerçekten üzerine lahve döküldü. Kahveli pantolon banyoda. Yoksa katiyen odama erkek sokmam, biliyorsun."

Tugay kendini Tibetin karşısındaki koltuğa bıraktı.

"İyi bakalım. Ertesi gün, akşam... müsaitiz. Gel,... kızımızı iste. Uygun görürsek veririz." Aslı derin bir nefes alırken Tibet başını salladı.

"Tabi abi, siz nasıl uygun görürseniz. Şimdi izin verirsen, Tibet giyinsin?" Tugay eliyle işaret verdiğinde Aslı Tibetin koluna yapıştı ve onu banyoya çekiştirdi.

Banyoya girdiklerinde kapıyı kilitleyip Tibete döndü.

"Evlenmek zorundayız."

"Sen-" Aslının kendine verdiği işaretle sesini alçaltıp fısıldadı. "Sen ne saçmalıyorsun kızım?"

"Valla abim ikimizi de çiğ çiğ yer. Hani şu çok övündüğün şey var ya..." Parmağıyla Tibetin önünü işaret etti. "Aha, orandan tavana asar seni." Tibet yutkunarak iki eliyle önünü korumaya aldı. "İşte bu yüzden evlenmek zorundayız. Artık bazı şeyler için çok geç ve tek yolu evlenmemiz." Ardından kapıyı gösterdi. "Yok olmaz diyorsan çık söyle abime?"

Tibet gözlerini kapatarak başını iki yana salladı ve telaşla aralarındaki mesafeli kapatıp Aslının ellerine yapıştı.

"Evlenelim. Evet evlenelim. Hatta... benimle evlensene kız? Ha yok böyle değil- Benimle evlenir misin estetik güzeli?"

Devam edecek...






Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin