Bora Tugayın emriyle o şirkette çalışmaya başlayalı bir hafta olmuştu. Korktuğu olay gerçekleşmemiş, Aydınla hiç karşılaşmamıştı. Deniz Atılgan Aydına göre çok daha sıcak biriydi. Tabi Betül olayını bilse Boraya şimdiki kadar sıcak yaklaşır mıydı, o konu tartışılırdı. En azından Bora öyle düşünüyordu.
Bir haftadır sürekli şirkete gidip geliyor, Denizle çeşitli toplantılara katılıyor ve de inşaat yerine gidip çalışanlarla yakından ilgileniyorlardı. Kendisinin bu işlerden fazla anladığı söylenemezdi ama Denizin de kendinden farksız olduğu ortadaydı. Çat pat ve de Tugay ve Aydının desteğiyle bu işin altından kalkacaklar gibiydi ama Boranın derdi otel değildi, derdi bu işi yaparken Aydınla karşılaşmamaktı.
Bir süre önce, daha Betülle ayrılmamışlarken Aydına bir proje sunmuştu Bora. Bu proje yurtdışında eğitim zamanlarından beri uğraştığı bir projeydi. Aydın Boranın projesini incelemiş ve onay vermişti. Birlikte çalışabilirlerdi, daha doğrusu Atılgan inşaat Boranın projesini hayata geçirebilirdi. Bu Bora için mükemmel bir fırsattı, o zamanlar kendisine bu fırsatı sunduğu için Betüle minnettardı elbette.
İşlemler yapıldı, Tugaydan maddi desteği aldı ve tam inşaata başlanacakken Atılgan inşaat bir anda herşeyden vazgeçti. İşte bu olay Bora için tam bir yıkım olmuştu. Bir kere daha Mevlüt bey tarafından aşağılanmış ve dışlanmış, bir kere daha Tugayı hayal kırıklığına uğratmıştı.
Aydının neden vazgeçtiğini bilmiyordu ya da neden kız arkadaşının telefonlarına bir türlü çıkmadığını. En sonunda Betülden aralarındaki herşeyin bittiğine dair bir mesaj aldı. Evet Betül ilişkilerini hiçbir açıklama yapmadan bitirmişti, bu da Aydınla aralarındaki iş ilişkisinin de neden bittiğinin cevabıydı. Sonra ne mi olmuştu? Bora kendini barlara diskolara atmış, dağıttıkça dağıtmıştı. Yanlış kişilere ve yanlış maddelere de bulaşması uzun sürmemişti elbette. Oğlu hakkında ne yapacağını bilemeyen Nergis hanım ise çareyi Boranın tedavisi için onunla beraber yurtdışına çıkmakta bulmuştu. Ve işte Boranın geldiği son nokta. Bir kere daha Atılgan inşaatın kapısındaydı.
Orada olmak istemiyordu, o insanlarla çalışmak istemiyordu ama mecburdu. Tugay istediği için mecburdu.
"O zaman bugünlük bu kadar yeter. Ölüyorum, çok yoruldum!" Deniz oturduğu sandalyeden doğrulurken arkaya doğru bir tekme savurmuş ve de çok sevdiği ofis sandalyesinin kayarak ofis kapısına kadar ilerlemesine sebep olmuştu.
"Deniz bey, daha yarım saat önce başladık. Bence bugü-"
"Hayatım bence bugün erken bitirelim ve sinemaya gidelim." Bora bakışlarını önündeki dosyadan kaldırıp önce sırıtan Denize ardından Denize ölümcül bakışlar atan sekreteri Çağlaya çevirdi. Bu Deniz kendisinden de beterdi. Daha saat onbirdi ve adam yarım gün dolmadan işten kaytarmayı planlıyordu.
Tabi onun başında Tugay gibi bir abi yok diye düşündü Bora. Eğer yaptıklarını tek tek inceleyecek ve de boşa geçirdiği tek bir saniye için bile hesap sorabilecek bir abisi olsaydı değil işten bu kadar erken çıkmak, tuvalete gitmek için bile mola veremezdi. Böyle düşünen Boranın tabiki vakti zamanındaki Deniz ve Tugay arasındaki husumetten haberi yoktu.
"O zaman yarın görüşürüz Deniz bey." Yavaşça ayağa kalkıp takımının ceketini düzeltti ve Denizle tokalaştıktan sonra Çağlaya da selamını verip ofisten ayrıldı.
Kattaki asansöre binip zemin tuşuna bastı. Asansörün yavaş yavaş en alt kata ulaşmasını beklerken telefonunu cebinden çıkarıp uzun zamandır aramak ve aramamak arasında gidip geldiği numaranın üzerinde durdu.
Tedavisi sonra ereli uzun zaman olmuştu ama yine de cesaret edip arayamamıştı. Annesinden öğrendiği kadarıyla o da tedavi görmüştü ama onun hakkında bildiği tek şey buydu. Yaşadıkları şeyleri hayal meyal hatırlıyordu ama tek bir şey hariç... o gece. O gece o kadar netti ki Bora için. İşte bu yüzden arayıp aramamak konusunda kararsızdı, alacağı tepki hakkında hiçbir fikri yoktu.
Aramamalıydı belki de. O kızın hayatından tamamen çıkmalıydı, onu berbat bir yola sokmuştu. Belki de kız hayatını tam yeniden düzene koymuşken karşısına çıkmamalıydı. Düşündüğü şey buydu, mantığı ona bunu söylüyordu ama ya pişmanlıkları yüzünden bas bas bağıran vicdanı?
Asansör zemin kata ulaştığında rehberden çıkıp telefonunu kilitledi ve derin bir nefes alıp nihayet açılan asansör kapısının ardına dikti gözlerini ve karşılaşmaktan deli gibi korktuğu bir diğer yüzle karşı karşıya geldi. Betül hiç mi hiç değişmemişti, hala hatırladığı kadar güzeldi...
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçma Benden (düzenleniyor)
ChickLit"Yardım et Çağla! Aslının abisi Istanbula gelmiş. Herif eliyle koyduğu gibi buldu beni, seni göremeyince de kudurdu." "Tamam sakin ol. İş çıkışı-" "Bekleyemem Çağla. Topuğuma sıkar bu adam. Leşimi kanalizasyondan toplarsın, ben sana söyleyeyim." De...